27 Nisan’da Nerdin İbriç isimli bir Boşnak, elindeki otomatik silahla, Bosna Hersek’in Sırp Cumhuriyeti Entitesi’ndeki Zvornik polis merkezine daldı. Çıkan çatışmada, Nerdin İbriç ve Sırp polis Dragan Curiç öldü. İki Sırp polis de yaralandı.
Saldırı, Bosna Hersek gerçeğini özetleyen, önemli bir ayrıntıyı da gün yüzüne çıkardı. Nerdin’in babası, savaşın başlangıcında Sırplar tarafından kurşuna dizilerek, şehit edilmiş. Öldürülen Sırp polis ise bir savaş suçlusu.
Nerdin’in gerçekleştirdiği bu saldırı, babası Sırplar tarafından şehit edilmiş olsa da, mazur gösterilemez. Çünkü bizler, “Kim, bir insanı öldürürse, bütün insanları öldürmüştür” âyetine iman etmiş insanlarız.
Elbette, bir saldırı olacağı istihbaratı verildiği halde hiçbir tedbir almayarak, saldırıya davetiye çıkaran Sırp polisinin ihmalini de göz ardı edemeyiz.
Göz ardı edilemeyecek başka hususlar da var. Mesela, Sırp Cumhuriyeti polisinin saldırı sonrası başlattığı operasyonlarda yetki sınırını aşan uygulamaları ve bunu fırsat bilen savaş edebiyatçılarının hokkabazlıkları.
Sırp Cumhuriyeti polisinin, olayla ilgili geniş çaplı operasyonları neticesinde, 30 kişi gözaltına alındı. Ancak sadece 6’sı tutuklandı.
Operasyonlar esnasında da Sırp polisinin, yaşı ilerlemiş Boşnak kadınlara yönelttiği, “Neden başörtü takıyorsun” ya da “Neden İslam Birliği’ne (Diyanet’e) üyesin” soruları sınırı fazlasıyla aşan bir uygulamaydı. Bunun savunulacak hiçbir yanı yok. Ancak ele geçirilen tabancaların, tüfeklerin, mermilerin, kılıçların, gaz maskesinin ve lav silahının da savunulacak bir tarafı yok.
Sırp polisinin, Genç Müslümanlar Teşkilatı tarafından basılan kitaplara, zambaklı Boşnak bayrağına ve Avrupa Milli Görüş Teşkilatı-IGMG bayraklarına neden el koyduğunu anlamak da mümkün değil. Fakat aynı operasyonlarda, Suudi Arabistan ve İran bayraklarının ele geçirilmiş olduğu da bir hakikat.
Operasyon neticesinde el konulanlara ait fotoğrafları, Türkiye’de ilk olarak biz paylaştık. Bu paylaşımın ardından, savaş edebiyatını gelir kapısı olarak görenler, İran bayrağı gördüğü anda teyakkuza geçenler, ya sus pus oldular ya da çark etmeye başladılar: “Evet, öyle ama…”
Tarih bilmeyenler, haberin oyuncağı olurlar.
Çok değil beş yıl önce, 2 Şubat 2010’da, Tuzla Kantonu’na bağlı Brçko şehri yakınlarındaki Gornya Maoça’da da benzer bir operasyon düzenlenmişti. 240 araç ve 600 görevliyle gerçekleştirilen bu operasyon, savaşın ardından gerçekleştiren en büyük operasyondu. Yanılmıyorsam, 7 gözaltı ve bir tutuklama olmuştu.
O dönemde Güvenlik Bakanı olan SDA’lı Sadık Ahmetoviç’in, operasyon değerlendirmesi oldukça ilginçti: “BH güvenlik sisteminin inşasında büyük ilerleme olduğu ve böylece AB için iyi bir ortak olmaya hazır olduğunu onaylamıştır.”
Sırp Cumhuriyeti’ndeki operasyonlar sonrasında gündeme gelen bir diğer iddia da, Sırp polisinin, anaokullarında yetkisini aşan bir arama yaptığı yönündeydi. Ancak Poletarac Anaokulu Müdürü Vesna Yovanoviç, 7 Mayıs’ta Al Jazeera Balkan’a, “anaokulu, oyun alanı ve okulda rutin kontrol yapıldığını” açıkladı.
Netice olarak, şunu söyleyebiliriz: Her iki taraf da, yaşananları abartıyor ve siyasi çıkar temin etmeye çalışıyor.
BH Cumhurbaşkanlığı Konseyi Hırvat Üyesi Dragan Çoviç’in ifadesiyle, “Dodik ve Sırp Cumhuriyeti Hükümeti, bu durumu kullanıyor ve ‘kontrol edilebilir karışıklık’ çıkarıyor.”
Çok kültürlü ve çok dinli toplumlarda, herkes her şeyi fırsat olarak kullanabilir. Önemli olan husus şu: Bizim karşı istihbaratımız ve bir planımız var mı?
Vaka-i adiyeden öte gitmeyen bu olaydan çıkarılabilecek en önemli netice, Bosna Hersek’teki Vehhabi ve Selefi sayısının hiç de az olmadığıdır. Yakında, Avrupa’nın başından atmaya çalıştığı, IŞİD ve El-Kaideciler de bunlara eklenecektir.
Bosna’da durumun çok ciddi olduğunu söyleyenlere şunu hatırlatalım: Tüm bu olaylar esnasında, BH Cumhurbaşkanlığı Konseyi Sırp Üyesi Moskova’daki törenlerde, Hırvat Üyesi Mostar’da ve Boşnak Üyesi Saraybosna’da idi.
Olayın ciddi olduğunu, BH İslam Birliği Başkanı Hüseyin Kavazoviç’in, Bratunats ve Srebrenitsa’ya gitmesi ve tutuklananlar için SDA’nın avukat tutmasıyla izah edenlere de, kendi üsluplarıyla cevap verelim: Hiçbir Boşnak siyasi lider, bölgeye gitmedi.
BH Cumhurbaşkanlığı Konseyi Sırp üyesi Bakir İzetbegoviç ve Başbakan Denis Zvidiç, sadece Saraybosna’dan konuşabildiler. 26 Mayıs’ta yeni genel başkanının seçileceği SDA kongresi olmasaydı, muhtemelen bu kadarı da olmazdı.
Anlaşılan o ki, BH Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve diğer Boşnak siyasiler, savaş tamtamcıları kadar, meselenin önemini kavrayamamışlar.
Ayhan Demir/yeniakit