Bosna’daki savaşta (1992-1995), ülkeyi savunmak için kurulan ve “Boşnakların ordusu” olarak da bilinen Bosna Hersek Cumhuriyeti Ordusu’nda (ARBIH) Boşnak olmayan askerler de vardı.
Bosna’daki savaşta (1992-1995), ülkeyi savunmak için kurulan ve “Boşnakların ordusu” olarak da bilinen Bosna Hersek Cumhuriyeti Ordusu’nda (ARBIH) Boşnak olmayan askerler de vardı. Bunlardan biri Sırp kökenli tankçı Slavisa Sucur idi.
Ordu bünyesindeki “en iyi tankçı” olarak bilinen ve savaşın ardından Altın Zambak Şeref Nişanı ile ödüllendirilen Sucur, vatanı Bosna Hersek’i ve Saraybosna’yı savunmak için kendi milletinden insanlarla nasıl çatıştığını ve savaşa dair anılarını AA’ya anlattı.
Savaşta başkent Saraybosna’nın neredeyse yok edildiğine dikkati çeken Sucur, 600 yıllık bu şehrin içerisindeki tüm zenginlikleriyle korunması gerektiğini vurguladı.
Sucur, her ülkede başkentlerin sembolik bir güce sahip olduğunu anımsatarak, “Saraybosna, yüzyıllar boyunca evsahipliği yaptığı farklı millet ve kültürlerle sembolik bir anlam kazanmıştır.” dedi.
Saraybosna’da 6 Nisan 1992’de başlayan ve bin 425 gün süren kuşatmada, Bosna HersekCumhuriyeti Ordusu’nda görev aldığını söyleyen Sucur, şehri ve buradaki hayatı sevdiği için Saraybosna’yı savunmaktan başka yolunun olmadığını kaydetti.
Sucur, savaştan önce Saraybosna’da hayatın sakin ve yavaş aktığını belirterek, “Bosna’daki savaş, halkımın hikayesidir. Kendimi ait hissettiğim yer, doğduğum yerdir. Bugün ait olduğum yer de yaşadığım yerdir. Başka türlüsünü hissedemem.” diye konuştu.
– “Sırp olduğum için bana güvenmeyen çok asker vardı”
Bosna Hersek’in, kendi değerlerine sahip çıkılması noktasında zayıf kaldığını savunan Sucur, savaşın başladığı dönemde tek bir seçim yaptığını ve o yolda yorulmadan ilerlediğini söyledi.
Sucur, savaş boyunca Saraybosna’da güneşin yerine ölümün doğduğunu ifade ederek, savaşta tankla tanışma hikayesini şöyle anlattı:
“Yugoslavya Halk Ordusu’nda (JNA) tankçılık eğitimi almıştım. Bosna’daki savaşta ordumuz tankla ilk kez Mareşal Tito Kışlası’nı ele geçirdiğimizde karşılaştı. Önce bu tankların bakımını yaptım, ardından tankçı oldum. Tankla ilk çatışmamızı Saraybosna’daki Stup semtinde yaptık. Sırp olduğum için bana güvenmeyen çok asker vardı ama komutanım Rifet Canovic bana güvendi ve tüm sorumluluğu bana verdi. Hedefimizdeki Sırp taşıyıcısını vurmayı başarmıştık. Ardından Enver Sehovic isimli Boşnak bir komutan yanıma geldi ve kiminle yaşadığımı sordu. Annemle yaşadığımı söyledim. Eve geldiğimde ordudaki birliğim tarafından gönderilmiş bir çuval unla karşılaştım.”
– Gaziler bugün memnun değil
Sucur, Altın Zambak Şeref Nişanı’na layık görülen gazilerin bugünkü durumlarından memnun olmadığına işaret ederek, “Bazen, ‘biz bunun için mi mücadele ettik’ diye soruyoruz kendimize. Bosna Hersek’te inanç git gide yok olurken, geriye bencillik kalıyor.” dedi.
İnsanın yüreğinde geleceğin güzel günler getireceğine dair umudun sürekli var olduğunu belirten Sucur, “Bugün Bosna Hersek’te durum iyi değil. Şu an toplum olarak duraklama dönemindeyiz.” diye konuştu.
Sucur, vatandaşların kendi ülkesini sevmediği ve ona saygı duymadığı bir zamanda yaşadıklarını savunarak, “Bu, son derece tehlikeli bir yaklaşım. Bunun durdurulması gerekir. Çünkü böyle düşünceler bizi bir yere götürmez.” dedi.
Bosna’daki savaşta Sucur gibi Boşnak olmayan birçok asker ülke savunması için görev almıştı.