Kronik kalp yetmezliği

Srebrenitsa ve Gazze: İki yol arkadaşı… Hüzün ve gözyaşının şehirleri… İstanbul’un, sarışın ve esmer kardeşleri…

Srebrenitsa, BM Güvenlik Konseyi kararı ile ‘güvenli bölge’ ilan edilmişti. Fakat 11 Temmuz 1995’de, bunun koca bir yalan olduğu anlaşıldı.

BM bünyesindeki Hollandalı askerler, kendilerine sığınan sivil Boşnakları, Sırp Çetniklere teslim ettiler. Sırplar, kadın ve çocukları, otobüs ve kamyonlara bindirilerek, Tuzla şehrine gönderdiler. On iki yaş ve üzerindeki erkekleri ise alıkoydular.

Kaçabilenler, yalın ayak, aç biilaç, 120 km civarındaki ölüm yolculuğunun ardından, Tuzla’ya ulaşmaya çalıştılar. Geride kalan büyük çoğunluk ise ormanlık alanlarda, fabrikalarda ya da depolarda katledildiler.

Abdulah Sidran, Srebrenitsa şiirinde, bu tabloyu şöyle aktarıyor: “Her şey ondan kaçıyor / Ayakları olan / Yapabilenler / Ve kaçacak yeri olanlar / Her şey ondan kaçıyor / Hatta kara toprağın altında / Kaçacak yeri olmayanlar”

Soykırım kurbanları, önce toplu mezarlara gömüldüler. Ardından, kimlik tespitleri yapılamasın diye, tarım ve iş makineleri ile üzerlerinden geçildi. Son olarak, kamyonlar ile farklı yerlere taşındılar.

On dördüncü yüzyılda gümüş madenleri ve şifalı suları için kazılan Srebrenitsa, bugün binlerce şehidin, bir mezar sahibi olabilmesi umuduyla kazılıyor.

Bugüne kadar 36 toplu mezar tespit edildi. Bu sene defnedilen 175 kişiyle birlikte, Potoçari Şehitliği’ndeki soykırım kurbanlarının sayısı 6 bin 241’e ulaştı. Kimlikleri tespit edilmesine rağmen kemiklerinin yüzde 10-20’si bulunabilen, iki bin civarında soykırım kurbanı daha var. Uzuvları tamamlanabilirse, onlar da defnedilecekler.

Bu sene defnedilenlerin en genci, 14 yaşında şehit edilen, Senad Beganoviç. Kemikleri, dört ayrı toplu mezarda bulundu. DNA testleriyle, uzuvları birleştirildi. Senad gibi, 18 yaşından küçük, 14 kurban daha bu sene toprağa verildi.

Şehitlerin en yaşlısı, 79 yaşındaki Hurem Begoviç. Hurem gibi, 60’ını geride bırakan, 13 kurban daha bu yıl defnedildi.

Potoçari Şehitliği’nde, babalar ile oğullar, kardeşler, kuzenler ve diğer akrabalar, hep yan yanalar. Selman Suleymanoviç, oğulları Muyo ve Yakup ile birlikte toprağa verildi. Şaban Aliç, oğlu Hasan ile birlikte defnedildi. Dahmo, Hamdiya ve Sulyo (Deliç) kardeşler de aynı kaderi paylaştılar.

Fatima Muyiç’in, üç erkek kardeşi, eşi, üç oğlu ve babası Potoçari Şehitliği’nde metfun. Erkek kardeşini ve kayınpederini bu sene toprağa veren Hamida Hukiç’in, oğlu, eşi, ve kuzenleri dahil, 35 yakını Potoçari’de.

Bir de, Adel Şabanoviç var. Kanlı şarlatanlık yaşanırken, sekiz yaşındaydı. Sırp Çetniklerin, kanlı bıçaklarını yıkamaları için su taşımak zorunda bırakılmıştı.

“Srebrenitsa annesi nasıl uyuyabilir? / Gözlerini kapattığında, aynı saniyede, savaş kapıda / Görmüştü, Çetnik bıçağının altında / Oğlunun başının, bedeninden ayrıldığını!” (Srebrenitsa, Abdullah Sidran)

BM, Srebrenitsa’da yaşananlar için özür diledi. Yaşananlardan ‘ders aldık’ dedi. Ne var ki yeni Srebrenitsalar yaşanmaya devam ediyor.

Siyonistler, belli aralıklarla, Gazze’ye yönelik korkunç saldırılar tertipliyorlar. Her gün onlarca sivil erkek, kadın, çocuk ve bebek katlediliyor, yüzlercesi yaralanıyor. Buna yıkılan meskenleri, tahrip edilen ağaçları ve tarım arazisini de ilave edin. İbadethanelerin ve engelli bakımevlerinin bile açık hedef seçilmesinin, hiçbir izah edilebilir tarafı yok.

Siyonistler, Filistinli Mücahitler karşısında kaybettikçe, masum sivillere saldırıyorlar. Tıpkı Sırp Çetniklerin, Bosna Hersek’te yaptıkları gibi…

Çetnik demişken… Bosna Sırp Cumhuriyeti Başkanı Milorad Dodik, Siyonistlere destek mektubu göndermiş. O, yol arkadaşlığının hakkını veriyor. Peki ya insanlık?..

İnsanlığın sinir uçları, tahrip olmuş. Dünya, Siyonist şiddete alışmaya başladı. BM, dün Srebrenitsa’yı umursamamıştı. Bugün de Gazze’yi umursamıyor. Kronik kalp yetmezliği dedikleri, böyle bir şey olmalı.

Elbette, tüm suçu Siyonist rejimin omuzlarına yıkacak değilim. Çünkü;

Siyonist rejimin en büyük gücü, ümmetin dağınıklığıdır.

Siyonist rejimin en büyük gücü, karşısına dikilecek, diplomatik gücün olmamasıdır.

Siyonist rejimin en büyük gücü, büyükelçilikleri kuşatacak, hatta içeri girecek kimsenin kalmamasıdır.

Nizar Kabbani’nin, Halid bin Velid’in İşten Çıkarıldığının Belgesidir şiirinde, olan biteni nede güzel özetliyor: “Öyle bir zaman mı geldi ki / gülle karşılıyoruz israil’i / binlerce güvercinle, millî marşla / hiçbir şey anlamadım yavrum, / hiçbir şey anlamıyorum!”

Yazar: Ayhan Demir

Yeniakit.com.tr

Ayrıca Bakınız

Kartal Meydanı’na Srebrenica Soykırım Anıtı Dikildi

Kartal Meydanı'na Srebrenica Soykırım Anıtı dikildiİSTANBUL - Bosna'da 1995 yılında Sırplar tarafından katledilen 8 binden fazla Srebrenicalı Müslüman anısına yaptırılan Srebrenica Soykırım Anıtı Kartal Meydanı'na dikildi Kartal Belediyesi, 1995 yılında Avrupa'nın orta yerinde Hollandalı...