Balkanlar’da Ramazan ayı ile ilgili bir önceki yazımda gözlemlerimi Bosna Hersek ve Saraybosna özelinde yazmıştım. Balkanlar elbette sadece Bosna Hersek’ten, Bosna Hersek’te sadece Saraybosna’dan ibaret değil. Saraybosna’daki Ramazan atmosferinin bir benzeri Mostar, Travnik, Bihaç’ta da hissediliyor. Tarihi dokusu, camileri, köprüleri ve mimarisiyle adeta ‘’rüya kent’’ konumundaki Mostar’da, halk Neretva Nehri’nin soğuk ve berrak suyunun kenarında iftarını açmayı tercih ediyor. Yine Mostar’a 10 kilometre uzaklıktaki Buna Nehri’nin kaynağına kurulu ‘’Sarı Saltuk’’ olarak da bilinen Blagay Tekkesi’nin bulunduğu alana da Boşnaklar iftar için gidiyor. Tekke çevresindeki lokantalarda iftarını açan halk, Buna Nehri’nin kaynağında buz gibi sudan içerek gün boyunca çekilen susuzluğu en iyi şekilde gideriyor. ‘’Vezirler şehri’’ olarak bilinen ve tarihi dokusuyla bozulmamış bir Osmanlı kenti olan Travnik’te de Ramazan coşkusu bambaşka yaşanıyor. Asırlar boyunca ‘’inançlı insanlarıyla’’ tanınan Travnik şehrinde, Fatih Sultan Mehmet’in de su içtiği rivayet edilen ‘’Göksu’’ (Plava Voda) başında lezzetli Boşnak mutfağı yemekleriyle iftar açmanın ayrı bir yeri var.
Osmanlı idaresinde 320 yılı aşkın süre kalan ve o dönemde 273 caminin bulunduğu Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da bugün, Bayraklı Camisi, Osmanlı döneminden kalan ve halen ibadete açık olan tek cami olma özelliğini taşıyor. Belgrad’da yaşayan Müslümanlar ise Ramazanda Bayraklı Camisi’ne giderek teravih kılıyor ve burada okunan mukabelelere eşlik ediyor. Sırbistan’da Boşnak nüfusun yoğun olarak yaşadığı Sancak bölgesinde ise Ramazan, Türkiye’yi aratmayacak şekilde yaşanıyor. Bölgenin en büyük şehri Yenipazar’a (Novi Pazar) Ramazan ayında misafir olarak öğlen vakti gelirseniz, şehirde adeta hiç kimsenin yaşamadığını düşünmeye başlarsınız. Sokaklar boş, dükkânlar kapalı ve çevrede müthiş bir sessizlik hakim. Bu sessizliği bozan tek şey ise öğlen ve ikindi vakti minarelerden yükselen ezan sesleridir. Akşam vakti yaklaştığı zaman, sokaklar yavaş yavaş dolmaya başlıyor. Fırınlardan yayılan mis gibi kokular ve Ramazan’a has pidelerden alabilmek için kuyrukta bekleyen kalabalıklar iftar vaktinin yaklaştığını hatırlatıyor. Evlerde açılan iftar ve içilen kahvelerin ardından insanlar yavaş yavaş çarşıya çıkıyor. İnsanlar teravih için Osmanlı eseri Altın Alem, Eyüpbeyoğlu, Hayrettin, Kurt Çelebi (Arap) gibi tarihi camileri dolduruyor. Teravihin ardından ise 25 yıldır sürdürülen geleneksel Ramazan turnuvalarına halk yoğun ilgi gösteriyor. Gün içinde hemen her camide okunan mukabeleler ise Ramazan’ı Sancak’ta ayrı bir güzel kılıyor.
Yaklaşık 100 bine yakın Müslüman’ın yaşadığı Hırvatistan’da ise başkent Zagreb’deki İslam Merkezi ve camisi bu ülkedeki Müslümanlar’ın buluşma mekanı oluyor. Zagreb Camisi’nde sabah, öğlen ve ikindi namazlarında okunan mukabeleye eşlik eden Müslümanlar, iftarları ise genelde İslam Merkezi’nin bahçesindeki iftar sofrasında aileleriyle açıyor.
Balkanlar’ın en küçük ülkesi olan ve nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ı Müslüman olan Karadağ’da da Ramazan bir başka güzellikte yaşanıyor. Boşnak ve Arnavut Müslümanların yoğun yaşadığı Akova (Biyelo Polye), Taşlıca (Pljevlja), Rojaye, Ulçin ve Bar gibi şehirlerde Saraybosna’yı, Yenipazar’ı, Bursa’yı aratmayan manzaralar görmek mümkün. Ülkedeki Müslümanların bir kısmı iftarı için Adriyatik sahilinde bulunan Bar ve Ulçin gibi kentleri tercih ediyor. Adriyatik’ten akşam vakti esen deniz meltemi eşliğinde Ulçin Kalesi’ndeki restoranlarda ve Bar’ın eski şehir kısmında iftar açmak bir başka güzel oluyor. Balkanlar’daki Ramazan yazımıza inşallah Kosova, Makedonya ve Arnavutluk’la devam edeceğiz.
Omer Cetres/dirilispostasi.com