Tuz şehri, Tuzla

Tuzla, 175 000’e yaklaşan nüfusuyla Bosna-Hersek’in üçüncü büyük şehri. Adı şehir merkezinin altında bulunan tuz yataklarından geliyor. Şehrin ilk adı olan “Soli” Boşnakçada “Tuz” demek. Daha sonra, Roma İmparatorluğu döneminde, adı “Salinas” olmuş. “Salinas” da tuz yatağı anlamına geliyor. “Tuzla”, kentin Osmanlı döneminde türkçeleşmiş olan, bugünkü adı.

Avrupa’nın en önemli tuz yataklarına ve Orta Avrupa’daki tek tuz gölüne sahip olan kentte, tuz yatakları toprak altının tamamını kaplıyor. Bu tuz yataklarının varlığı çok eskiden beri bilinen bir şey, zaten antik Yunan kaynaklarında da belirtilmiş. Ama ticari üretime 16. yüzyılda, Osmanlı döneminde başlanmış. 20. yüzyıla gelindiğinde, Tuzla bir “labirent şehir” haline gelmiş. Oraya buraya açılmış kuyular, üretim azalınca terk edilip yenisi kazılan galeriler ve tüneller tehlikeli olmaya başlamış. Zamanla yer altında meydana gelen çöküntüler nedeniyle bazı binalar hasar görmüş, hatta yıkılmış. Kentte, bugün artık tuz üretimi yapılmıyor, tehlikeli binalar yıkılıyor ve mevcut yapıların kurtarılmasına çalışılıyor. Tabii, ciddi ekonomik kaynak gerektiren bir iş bu.

Doğal güzellikler, tarihi eserler

Tuzla, doğal güzelliklere sahip bir kent. Yakın çevresindeki tuzlu su kaplıcaları yüzyıllardır kullanılıyor. Avrupa’daki tek tuz gölü olan Panonica gölü ise şehir merkezinin hemen yanında. Bu küçücük göl, koyu mavi sularıyla halkın en çok vakit geçirdiği yerlerden biri ve turistlerin de ilgi odağı. Yaz aylarında piknik yapmak ya da serinlemek için ideal.

Tuzla’da bir çok tarihi eser de yer alıyor. En göze çarpanlar Osmanlı eserleri. Örneğin, şehir merkezindeki Turalı Bey Camii 16. yüzyılda inşa edilmiş. Göz alıcı bir minaresi olsa da, dini bir yapıdan çok lüks bir konutu andırıyor. Bulunduğu caddenin adı da “Turalı Bey Caddesi”. “Çarşı meydanı”nda ise, yine 16. yüzyıldan kalma “Çarşı Camii” var. Çarşı meydanının “Çeşme”si de çok ünlü. Osmanlı eseri olan çeşme turistlerin en çok resim çektikleri yerlerden biri. Yine 16. yüzyıl ürünü olan “Sarina Camii” de bronz şerefesi ile dikkat çekiyor.

[jwplayer mediaid=”4142″]

Tuzla’da, 19. yüzyıl yapımı, görkemli bir de Ortodoks Kilisesi var. Neo-klasik tarzda inşa edilmiş. Şehir merkezinin hemen yakınında. Bu bölgedeki binalar genelde küçük boyutlu. Farklı dönemlerde ve farklı tarzlarda inşa edilmişler. Bazısı klasik, bazısı barok, bazısı da Avusturya-Macaristan tarzını yansıtıyor. Fakat hepsi inanılmaz bir uyum içinde ve tartışılmaz bir estetik sergiliyorlar. Şehrin içinden geçen Jala ırmağıüzerindeki Kipovi Köprüsü’nü süsleyen heykelleri de unutmamak lâzım.

Kültür noktaları

Tuzla’da 2004’te açılan ve bir tür açık hava müzesi olan “Solni Trg“ turistlere tuz üretiminin öyküsünü anlatıyor. Çok değişik ve ilgi çekici bir yer. Doğu Bosna Müzesi ise, antik dönemlerden kalan eserlere, halk sanatlarının geleneksel örneklerine, sanat galerilerinden daimi ya da geçici sergilere kadar zengin bir yelpazeye sahip. Ayrıca bir de Tarih Arşivi Müzesi var. Ambijent heykel atölyesi vePortreta müze galerisi de görülmeye değer.

[jwplayer mediaid=”4101″]

Balkanlar’ın tanınmış yazarlarından olan Meşa Selimoviç Tuzla’lı ve onun adına her yıl festival düzenleniyor. Şehirdeki ilk tiyatro “Narodno Pozorişte u Tuzli“ 1944 tarihli. Tuzla üniversitesinde 10 binden fazla öğrenci öğrenim görüyor.

Bugünkü Tuzla, ağırlıklı olarak müslüman bir hayat tarzı ve mimari üslubuyla bir işçi, sanayi şehri. Bir yandan turizme açılırken bir yandan da savaşın yaralarını sarmaya ve sanayiini modernleştirmeye çalışıyor. Henüz çok taze olmasına rağmen, duvarları kurşun delikli ya da yıkık olan bir-iki bina dışında, şehirde savaşın izleri pek kalmamış. Akşamları ışıl ışıl olan kentin tertemiz ve düzenli caddeleri, huzurlu parkları var. Şehir merkezindeki küçük ve sevimli sokaklar, hem alışveriş için, hem de oturup bir kahve içerek geleni geçeni seyretmek için çok elverişli. Burada gece hayatı da hareketli geçiyor. Özellikle hafta sonlarında, eğlence geç saatlere kadar devam ediyor.

Diplomat atlas

Ayrıca Bakınız

Tuzla 4K Kış Manzarası