Yazıklar Olsun…

Bosna-Hersek, her ne kadar yüzyıl önce Osmanlı toprağı olmaktan çıkarılmışsa da, Türk milletinin kalbinden çıkarılamadı. Bu sebepledir ki, 1992-95 yılları arasında, Bosna-Hersek’e saldırıldığında en büyük tepki Türkiye’den geldi. Saraybosna’ya, Tuzla’ya ya da Gorazde’ye düşen her top mermisi, aynı zamanda Türk halkının yüreğine ve ocağına düştü.

ayhandemir0001Türk halkı, elinden geldiğince, Boşnak kardeşlerine sahip çıktı. Cebindeki parayı, kolundaki bileziği, kulağındaki küpeyi, parmağındaki nişan yüzüğünü ve hatta canını Boşnak kardeşlerinin özgürlüğü için seve seve verdi.

Bosna Savaşı’nı bitiren Dayton Anlaşması’nın imzalanmasının üzerinden yaklaşık 20 yıl geçti. Ancak savaş sadece kağıt üzerinde bitti. Yeni savaş silahla, topla ya da tüfekle değil, kalemle, kağıtla, kültürle, ekonomiyle…

Aslına bakılırsa bu sadece Bosna Hersek’e özel bir durum da değil. Ülkeler artık, ekonomik, kültürel ya da sosyal silahlarla işgal ediliyor. Sarı, turuncu ya da mavi gibi renklerle nitelenen ‘devrimler’ ve ‘Arap baharı’ gibi girişimler, bu post-modern işgal girişimlerinin bir parçasıdır.

Türkiye, Gezi Parkı ve 17 Aralık Operasyonları ile benzer bir süreçten geçirilmek istendi. Çok şükür ki bugüne kadar başarılı olunamadı. Duanın, tüm bu kirli planları boşa çıkaran, en büyük silah olduğu da inkar edilemez bir hakikat. Bu bilinçle, Karadağ ve Sancak’ta olduğu gibi, Bosna Hersek İslam Birliği’nden de dua talep ettik.

Ne yazık ki dua talebimiz pek bir karşılık görmedi. Bosna Hersek İslam Birliği, derin bir sessizliğe gömüldü. Ta ki, ülkenin önemli gazetelerinden biri olan Oslobodjenje ile aynı yayın grubunda yer alan, BH DANI dergisi kapılarını çalıncaya kadar.

BH DANI dergisi, dua talebimizle alakalı, Bosna Hersek İslam Birliği’ne akıllara durgunluk verecek bir soru yöneltti: “Nasıl olup da adı yolsuzluklarla anılan yabancı bir lider için dua organize edilebildi.”

Bosna Hersek İslam Birliği’nin cevabı, sorusundan da vahim: “Bosna Hersek İslam Birliği (bu konuda) camilerde dua okunmasına yönelik hiçbir yazılı talep almamıştır. Bosna Hersek İslam Birliği Riyaseti, Türkiye’deki siyasi gelişmeleri Türkiye ve Türk halkının iç meselesi olarak görmekte ve bir devletin iç meselesine karışarak taraf olmanın uygun olmadığını düşünmektedir.”

Öncelikle BH DANI’ye hatırlatmak isteriz ki, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ne ‘yolsuzluklarla anılmaktadır’ ne de ‘yabancıdır.’ Türkler ve Boşnaklar, aynı dili konuşmasalar da, aynı hali paylaşan ve hatıralarını muhafaza eden iki millettir. Türkiye, Bosna Hersek halkı için yabancı bir yer değil, kendi evleridir. Bosna Hersek’te Türkler için aynı konumdadır.

Balkanların bizim için ne anlama geldiğini en güzel ifade eden tespiti, yıllar önce, İbrahim Tenekeci Ağabey yapmıştı. Londra, Paris ya da Berlin’e giderken, “Ağabey, yurt dışına çıkıyorum, hakkını helal et!” derken, Üsküp ya da Saraybosna’ya gidişlerimizde, eve gider gibi, “Üsküp’e / Saraybosna’ya gidiyorum” diyormuşum.

Bosna Hersek İslam Birliği’nin “Camilerde dua okunmasına yönelik hiçbir yazılı talep almamıştır” ifadesi de gerçeği yansıtmıyor. 02-03 Ocak 2014 tarihlerinde Bosna Hersek İslam Birliği Merkez ve Halkla İlişkiler birimlerine hem faks hem de e-postalar gönderildi. Eğer bu iddialarında ısrar ediyorlarsa, gönderdiğimiz e-posta ve fakslara ait belgeleri yayınlayabiliriz.

Bosna Hersek İslam Birliği’nin, Türkiye ve Başbakan Erdoğan için dua edilmesini ‘bir devletin iç meselesine karışarak taraf olmak’ olarak nitelemek de oldukça yanlış. Buna olsa olsa ‘kardeşlik vazifesi’ ya da ‘ahde vefa’ denebilir.

Aksi halde, Reis-ul Ulema Hüseyin Kavazoviç’in Şubat 2013’de dile getirdiği şu sözler de Suriye’nin iç meselesine müdahale olarak algılanabilir: “Suriye’deki iç savaş için açık konuşmak lazım. Diktatör kim olursa olsun karşısında durmalıyız. Bizlerin barışı savunması gerekiyor. Halkımızı davet edip Suriye’deki insanlara yardımcı olmak için dua ediyoruz. Diktatöre karşı birlik olmaları yönünde çağrıda bulunuyoruz.”

Geldiğimiz noktada Bosna Hersek İslam Birliği ve tüm Müslüman Boşnak kardeşlerimize rahmetli Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç’in ifadesiyle soruyoruz: “Savaştan önce dostlarımız ve düşmanlarımız vardı. Düşmanlarımız burada, dostlarımız nerede?..’’

İnşallah, çok kısa zamanda, bu zorlu günler de geride bırakılacak. Ve her şeyin geride kaldığı o günde “Hatırlayacağımız tek şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacak!”

Yazar: Ayhan Demir

Yeniakit.com.tr

Ayrıca Bakınız

Görmez, Bosna Hersek’in Ankara Büyükelçisi Sadoviç’i Kabul Etti

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Avrupa’da yükselen ırkçılığın, ötekileştirmenin, yabancı düşmanlığının, İslamofobianın ortadan kaldırılması için Bosna’nın …