Bosna Hersek’te yapısal dönüşüm için rehberlik şart

Bosna Hersek, savaşın bitmesi ve Dayton Planından 20 yıl sonra savaşın maddi ve psikolojik ağır faturlarıyla, azalmış olan nüfusuna ve anayasal problemlerine rağmen ayakta kalmayı başarmış dost ve kardes bir Balkan ülkesi. Bosna-Hersek, başta turizm, tarım ve enerji sektörü ile hala yatirimcilara ve halka ümit vadetmeye devam eden bir ülke. Bu kucuk ve guzel ülkenin, tarihi ve kültürel bağları dolayısıyla Türkiye`de gündemden bugune kadar hiç düşmemesinde, tarihi ve kültürel bağlarımız kadar, Balkan kökenli milyonlarca Türk vatandaşının varlığı da bu duruma kuşkusuz olumlu bir katkı sağlıyor.

Bugün bu ülkede savaştan 20 yıl sonra, gecikmiş bir yeniden yapılanma süreci yaşanıyor. Sistemin ağır işlemesi ve Bosna`nın kendine gelememesi için birbiriyle işbirliği yapan gizli eller adeta içten içe çalışıyor. Bürokrasi yavaş işliyor, kaynak üretmede başarılı bir model geliştirilememiş, halkın dönüşüme olan inancı ve umutları zayıflatılmış. Aslında kim ne derse desin, Bosna`da umutsuzluk ve çaresizlik aşılayanlarla, sayıları bir avuç olan Bosna gönüllüsü gayretkeş insan arasındaki savaş da içten içe devam ediyor.

Bosna-Hersek`te ülke çapında pozitif bir atmosferin oluşturulması çalışmaları ülkeye yapılabilecek en büyük yatırımdır. Bu amaçla, halkın dönüşüme inanması, insanların motive edilmesi, başarı hikayelerinin paylaşılması ve yayılması, devlet yetkililerinin gündelik politikaları bir kenara bırakıp acil reformların ülkedeki bütün taraflara ve gruplara yarayacağına halkı ikna etmesi ve özetle, reformlara ve yapısal dönüşüme yönelik kamuoyu oluşturulması gerekiyor.

Bosna için bugün atılması gereken adım ve yapılabilecek pek çok yatırım alanı var. İlk olarak, Bosna`da ümitleri yeşertmek, geleceği filizlendirmek üzere insana yatırım yapacak her türlü eğitim faaliyeti öncelikli alan olarak asla bırakılmamalı. İnsanların yurtdışına göçünü durdurmak üzere yeni istihdam alanlarının açılması üzerine ciddi şekilde kafa yorulmalı. Ülkenin dünya çapındaki rekabetçi ortamı anlayabilecek seviyeye gelmesi, üniversite eğitimi ve özellikle mesleki eğitim alanındaki tecrübelerin paylaşılmasını da gerektiriyor. Ülkeden halen devam eden beyin göçünün engellenmesi ve hatta bunun da ötesinde, tersine göçü sağlayacak adımlar atılması şart. Bu konudaki önerilerimi, sözlü olarak ülkenin Başbakanına, Federal ve Kanton Milli Eğitim Bakanlarına uzun uzadıya iletme fırsatımın olduğunu da söylemek isterim.

Ülkede oldukça yavaş bir gelişme gösteren ekonomik ve ticari hayatın harekete geçirilmesi için basit bazı atımların atılması çoğu kez yeterli olabilir. Bir yandan eski alışkanlıklar ve zihni bariyerler dolayısıyla, diğer yandan köhne hukuk sisteminin ürettiği problemler, sosyal ve iktisadi değişimin alabildiğine yavaşlamasına sebep oluyor. Ticaretin önündeki engellerin kaldırılarak işlerin kolaylaştırılması, küçük ve orta ölçekli işletmelerin önünün açılması, ürün pazarlama tekniklerinin öğretilmesi, ihracatın kolaylaştırılması, yabancı yatırımcıları caydıran sebeplerin ortadan kaldırılması gibi somut adımların atılması gerekiyor. Şu ana kadar, bütün bu adımların atılmasında gereksiz şekilde zaman kaybedilmiş durumda.

İşte tam da bu noktada, Türkiye`nin Bosna Hersek`e aktarabileceği tecrübelerin başında hukuk ve idari reform konusu yer alıyor. Böylesi bir reformun, sosyal ve ticari hayatın her aşamasında olumlu etkiler doğuracağını peşinen söylemek gerekir. Sosyo-ekonomik değişimi sağlamak üzere hukuk reformunun yapılması, ekonominin ve ticaretin önünü tıkayan bürokrasinin hafifletilmesi gibi acil tedbirler konusunda maalesef gerekli adımlar her nedense atılmamış veya atılamamış. Bütün bu adımlar, daha önce rüştünü ispat etmiş ülkelerin rehberliğinde atılabilir. AB üyesi olan Hırvatistan için AB ve tarihi sebeplerle Almanya ve Avusturya bu rehberliği baştan beridir üstlenmiş durumda. Sırbistan için Rusya öteden beri her noktada bir model oluşturmaya devam ediyor.

Bosna-Hersek`te ise bölünmüş anayasal, siyasi ve idari yapı dolayısıyla işler, Sırbistan veya Hırvatistanla kıyaslanamayacak derecede ağır ve zor işliyor. Ülke, üzerinde üç etnik grubun uzlaşabilmesi beklenen Avrupa Birliği müktesebatının iç hukuka aktarılması konusunda bile umulan hızda mesafe katedilemiyor. AB üyeliği uğruna yapılmaya çalışılan bu değişikliklerin bile, karmaşık ve üç etnisiteli devlet yapısının sistemi tıkaması veya bazı noktalarda ise en azından yavaşlattığı gerçeği karşısında dönüşümün güçleştiğini belirtmek gerekir.

Özetle ifade etmek gerekirse, ülkenin belediye ölçeği üzerinde daha ileri bir rehberlik çalışmasına ihtiyaç duyduğu çok açık. Ticaret, ekonomi, ihracat politikaları, yabancı yatırımın teşviki ve hukuk-idari reform gibi Bosna-Hersek`e daha üst seviyede katkı sağlayacak sistematik adımlar konusunda Türkiye`nin profesyonel rehberliğine, Bosna-Hersek`in her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır.

Yücel Oğurlu/dunyabulteni.net

Ayrıca Bakınız

‘Gizemli’ Bosna Piramitleri’ne turist akını

“Bosnalı İndiana Jones” olarak da bilinen arkeolog Semir Osmanagic’in ortaya attığı ancak varlığı konusundaki tartışmaların …