HDP’li 3 belediyeye görevlendirme (2)
Mardin’de haklarında yürütülen terör soruşturmaları kapsamında dün gözaltına alınan Mazıdağı Belediye Başkanı Nalan Özaydın, Derik Belediye Başkanı Mülkiye Esmez ile Savur Belediye Başkanı Gülistan Öncü görevlerinden alındı. HDP’li 3 ismin yerine, ilçe kaymakamları, başkan vekili olarak görevlendirildi.
$(window).load(function () { var s = document.createElement(“script”), el = document.getElementsByTagName(“script”)[0]; s.async = 1; s.src = “//cdn2.admatic.com.tr/showad/showad.js”; el.parentNode.insertBefore(s, el); });
Mardin’in Mazıdağı Belediye Başkanı Nalan Özaydın, Derik Belediye Başkanı Mülkiye Esmez ile Savur Belediye Başkanı Gülistan Öncü, dün terör soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Gözaltındaki işlemleri süren HDP’li belediye başkanları İçişleri Bakanlığı’nca görevlerinden alındı.
Mardin Valiliği’nce yapılan yazılı açıklamada, belediye başkanlarının ‘Silahlı terör örgu”tu”ne üye olmak’ suçlamasıyla gözaltına alındığı, haklarında devam eden adli is¸lem su”reci go”z önünde bulundurularak görevlerinden alındığı belirtildi. Açıklamada ayrıca, Mazıdağı Belediye Başkanı Nalan Özaydın’ın yerine İlçe Kaymakamı Muhsin Duran Kalkan’ın, Derik Belediye Başkanı Mülkiye Esmez’in yerine İlçe Kaymakamı Hakan Kafkas’ın, Savur Belediye Başkanı Gülistan Öncü’nün de yerine İlçe Kaymakamı Bayram Türker’in belediye başkan vekili olarak görevlendirildiği bildirildi.
GÖRÜNTÜ TAKİP EDİLİYOR
Nezir GÜNEŞ/MARDİN,
======================
Yavru köpekleri çuvala koyup, lağım çukuruna attılar
Mardin’in Nusaybin ilçesinde çuvala konup, lağım çukuruna atılan 5 yavru köpekten biri telef oldu, 4’ü itfaiye ekipleri tarafından kurtarıldı.
Nusaybin ilçesi Gıranvas Mahallesi’nde dün, lağım çukurundan gelen köpek seslerini duyan çevre sakinleri, itfaiyeye haber verdi. İhbar üzerine bölgeye Nusaybin Belediyesi itfaiye ekipleri sevk edildi. İtfaiye erleri, lağım çukurunda yaptıkları incelemede çuval içerisinde yavru köpeklerin olduğunu belirledi. Merdivenle lağım çukuruna inen itfaiye erleri, çuvala bırakılan 5 yavru köpeği çıkardı. Köpeklerden birinin telef olduğu belirlendi. Kurtarılan 4 köpeğin, havyan barınağını teslim edileceği öğrenilirken, yavruları lağım çukuruna atan kişi veya kişilerin tespiti için çalışma başlatıldı.
Görüntü Dökümü
————-İtfaiye ekiplerinin incelemesiLağım çukuruna inen itfaiye eriÇukurda çuval içerisinde çıkarılan köpeklerGenel ve detay görüntülerHaber-Kamera: Ahmet AKKUŞ NUSAYBİN (Mardin),
======================
Trende 24 kaçak göçmen yakalandı
Edirne’de polis, İstanbul’dan gelen trende yaptığı kimlik kontrolünde yasa dışı yollardan Yunanistan’a gitmeye çalışan 24 kaçak göçmen yakaladı.
Edirne Emniyet Müdürlüğü ekipleri, ihbar üzerine İstanbul’dan gelen yolcu treninde kimlik kontrolü
yaptı. Yapılan kontrollerde yasa dışı yollarla Yunanistan’a gitmeye çalışan Irak, Pakistan, Cezayir ve Tunus uyruklu 24 kaçak göçmen yakalandı. Kaçak göçmenler, işlemlerinin ardından Edirne İl Göç İdaresi Müdürlüğü’ne teslim edildi.
Görüntü Dökümü———————–Tren istasyonu
-İstasyonda yakalanan kaçaklar
-Detaylar
Haber-Kamera: Ali Can ZERAY/EDİRNE,-
======================
Dede mirası taş baskı yöntemi ile doğal zeytinyağı üretiyorlar
Kullanımı son derece yaygın olan zeytinyağında, taklit veya tağşiş (bir şeyin içine başka bir madde karıştırma) olaylarının artması üzerine, tüketici doğal ürün arayışına girdi. Tüketiciye doğal ürün ulaştırmak isteyen Seferihisar’daki bir fabrika, 1950 yılından bu yana teknolojiye meydan okuyarak geleneksel yöntem olan taş baskı ile zeytinyağı üretiyor. Zamanında dedesinin yaptığı işi devralan fabrika sahibi Uğur Ocakoğlu’na (38) göre, taş baskı yöntemi ile zeytinyağı aromasını kaybetmiyor, doğal ve sağlıklı ürün elde ediliyor.
İzmir’de az sayıda bulunan taş baskı yöntemi ile zeytinyağı üreten fabrikalar, teknolojiye meydan okuyor. Geleneksel yöntemlerle elde edilen zeytinyağlarının daha sağlıklı ve doğal olduğunu düşünen Seferihisar ilçesine bağlı Beyler Mahallesi’ndeki fabrika sahibi Uğur Ocakoğlu ve ailesi, 1950 yılında bu yana aynı yöntemle üretim yapıyor. Zamana ve teknolojiye direnen fabrikadaki üretim hayli zahmetli. Küçük bir mahalle olan Beyler’de üretim yapan fabrikada, Ocaoğlu ailesi ile birlikte toplam 7 kişi taş baskı ile lezzetli zeytinyağı elde ediyor. Tarladan toplanan zeytinler fabrikaya getirildikten sonra önce tartılıyor, yapraklarından ayrıştırıldıktan sonra yıkama makinesinde yıkanıyor. Zeytinler yıkandıktan sonra, taş baskıya giriyor. Yaklaşık 40 dakika boyunca dönen taş, zeytini ezerek hamur haline getiriyor. Hamura dönüşen zeytin, kıl çuvallara dolduruluyor ve 100 tane çuval, yine insan gücü ile baskı makinesine yerleştiriliyor. Yerleştirme işlemi bittikten sonra baskı makinesi çalıştırılıyor, ezilen zeytinin sıkım işlemi başlıyor. Sıkım işleminin ardından kara su yağ ile birlikte tanklara giriyor. Dinlenme tanklarında karasu, yağ ve zeytinin tortusu birbirinden ayrıştırılıyor. Dibindeki tortular, vanalardan çıkarılıyor. Yağ dinlenmeye bırakılıyor. Bir gün boyunca dinlenen yağın daha sonra asitleri ölçülüyor. Böylece zeytinyağı tüketim için hazır hale geliyor. ‘KENDİNİZ YAPMIŞ KADAR DOĞAL’Uğur Ocakoğlu, taş baskı fabrikasını diğer fabrikalardan ayıran en büyük özelliklerden birinin işçi gücü ile eski yöntemler kullanılarak zeytinyağı elde etmeleri olduğunu belirtti. Zeytinlerin taş yardımı ile ezildiği için aromasını kaybetmediğini söyleyen Ocakoğlu, bu yöntem ile elde edilen ürünün doğal ve sağlıklı olduğunu ifade etti. Uğur Ocakoğlu, “Evde kendiniz bir miktar zeytini toplayıp yağını sıksanız, burada çıkan yağ ile aynı doğallığa sahip. Bu yöntem diğerlerine göre daha doğal” dedi. Bu yöntemin daha zor ve maliyetinin yüksek olduğunu, tüm bunlara rağmen geleneksel yöntemlerden vazgeçmeyeceklerini söyleyen Uğur Ocakoğlu, “Fabrikalar işçilik maliyetlerini düşürmek için makineli sıkımı tercih ediyor ama biz bu yöntemi daha sağlıklı buluyoruz. İşimiz gerçekten çok zor. Dikkat, özveri ve ustalık gerektiriyor. Baskıyı herkes bu şekilde üst üste dizemiyor. Aralarda kayma olursa, çuvallar dağılıyor. Dağılınca çuvallar yıkılıyor ve bütün zeytin gidiyor. Bu iş tamamen ustalık işi” diye konuştu. Ocakoğlu, “Bizim yaptığımız tamamen doğal. Dedelerimizden gördüğümüz yöntemle zeytinyağı elde ediyoruz. Kendi aromasını kaybetmeden sıkılıyor. Yemeye başladığınız zaman, zeytinin tadını ve kokusunu hissedebiliyorsunuz” dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
– Zeytinyağı fabrikasından görüntüZeytininin taş baskıya girmesi, burada ezilmesiÇalışan işçilerden görüntüÇuvallara konulan zeytinden görüntüZeytinin ezilmesinden ve yağının çıkmasından görüntüFabrika sahibi Uğur Ocakoğlu ile röp.Genel ve detay görüntü
Haber: Umut KARAKOYUN-Kamera: Mücahit BEKTAŞ/ İZMİR,
======================
Baba mesleği turşu yapıp satıyor, siparişlere yetiştiremiyor
Ordu’nun Perşembe ilçesinde babasından öğrendiği turşuculuk mesleği sayesinde ‘Vonalı Celal’ markasıyla 130’a yakın turşu çeşidi yapan Yasin Öztürk, yumurtadan balığa, üzümden kara lahanaya kadar turşuları büyük rağbet görüyor.
Perşembe ilçesinde babasından öğrendiği turşuculuk mesleği sayesinde ‘Vonalı Celal’ markasıyla 130’a yakın turşu çeşidi yapan Yasin Öztürk, yumurtadan balığa, karayemişten lahanaya kadar yaptığı turşular büyük rağbet görüyor. Hoynat Adası yakınında kurduğu tesiste bir birinden lezzetli turşular yapan Celal Öztürk, ‘Vonalı Celal’ markasıyla kısa sürede ününü artırdı.
Turşulara büyük talep olduğunu, talebi karşılayamadıklarını belirten Yasin Öztürk, “Babam ünlü bir turşucu, bizde mesleği kendisinden öğrendik. Şimdi kendimize ait tesisimizde tamamen organik ürünlerden turşu yapıyoruz. Turşu isteyen çok ancak kargoyla, uçakla turşu gönderemiyoruz. Tesisimize gelenler buradan satın alıp götürüyorlar. Ayrıca İzmir, İstanbul ve Ankara’dan Ordu’ya uçakla gezmeye gelip, burada balık ve turşu çeşitlerimizden yiyerek geri dönen müşterilerimiz var. Mevsimin her döneminde meyve ve sebze çeşitliliğine göre turşular yapıyoruz. Çok isteyen var ancak turşuları organik yaptığımız için talebi karşılayamıyoruz, yapması uzun zaman alıyorö dedi.
‘TURŞUNUN HAZIRLANIŞININ PÜF NOKTALARI VAR’Turşunun hazırlanışı ve pişirilmesinin püf noktalarınıda anlatan Yasin Öztürk, “Turşuda biz sirke ve asit kullanmıyoruz. Doğal sirke kullanıyoruz, hiçbir mideye zararı olmuyor. Farklı bir lezzet sunuyor, turşuyu eritmiyor, raf ömrünü uzatıyor. Turşularımız içinde en fazla karayemiş ve kiraz rağbet görüyor. Yaptığımız turşular hep organik. Lezzet ve tazelik bakımından turşularımız farklı. Turşudakü püf noktaları soran müşterilerimize de bunun yapılışını anlatıyoruz. Lezzetli turşunun birde pişirilmesi var. Pişirirkende turşularda tereyağ ve soğan kullanıyoruz. Kaşık kullanmadan havalandırarak, 5 dakika kadar pişirmek gerekiyor, bunlarda pişirmenin en önemli püf noktalarından” şeklinde konuştu.
-Görüntü Dökümü
-Yasin Öztürk ile röportaj
-Turşu pişirme öncesi hazırlık görüntüsü
-Turşunun mutfakta pişirilme görüntüsü
-Yapılmış turşulardan görüntü
Haber-Kamera: Nedim KOVAN-ORDU-DHA
======================
Batı Karadeniz’in keşfedilmeyi bekleyen şirin beldesi Gümeli’de sonbahar güzelliği
Zonguldak’ın Alaplı ilçesine bağlı Gümeli beldesinin uzun yürüyüşlerle ulaşabilen yaylaları, zengin bitki, hayvan çeşitliliği ve doğal güzelliğiyle büyüleyen 2 bin 550 dekarlık tabiat anıtı ilan edilen ormanları, sonbaharda oluşturduğu renk cümbüşüyle doğa severlerin ilgisini çekiyor. Kentin bin 650 metre yüksekliğindeki en yüksek tepe Bacaklı ve eteğindeki Bölüklü Yaylası’nın sık çam ormanları arasındaki evleriyle gün geçtikte tanınmaya başlayan belde, Batı Karadeniz’in yeni yayla turizmi merkezi olmaya aday konuma geldi.
Zonguldak’ta Türkiye’nin 105. Tabiat Anıtı olarak tescillenen Gümeli ormanları ve yaylalarında sonbaharda renk cümbüşü yaşanıyor. Alaplı ilçesine bağlı Gümeli beldesi merkezinden araçlarla ya da sık ormanların arasından akan derelerin sesini dinleyerek uzun bir yürüyüş sonrası varabilecek yaylalar, çeşitli sporlara elverişli yamaçları, zengin bitki ve hayvan çeşitliliğinin yanı sıra her mevsim büründüğü farklı güzelliklerle ziyaretçileri büyülüyor. Çok çeşitli orman altı bitki örtüsünün yanı sıra içindeki irili ufaklı göllerle keşfedilmeyi bekleyen Gümeli, yeşil ve sarının tonlarının birbirine karıştığı sonbaharda görsel bir şölen sunuyor. Gürgen, porsuk, köknar, karaçam ve meşe ağaçları, Anadolu kestanesi, çınar, defne, ısırgan, ökse otu, karayemiş, orman gülü gibi odunsu ve otsu bitki türlerinin yanı sıra geyik, karaca, ayı, yaban domuzu, kurt, tilki, tavşan, baykuş ve kartal gibi hayvan türlerinin yer aldığı ormanlar, sonbahar ve kış aylarında ayrı bir güzelliğe bürünüyor.
DÜNYANIN EN YAŞLI PORSUK AĞACI GÜMELİ’DE2008 yılında şu an 1990 ve 1167 yaşlarındaki iki porsuk ağacı ile yaşları 300- 500 arasında değişen çok sayıda porsuk ağacı tespit edilen alanda 2016 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi tarafından yapılan çalışmada şu an 4 bin 115 yaşında olan dünyanın en yaşlı porsuk ağacı tespit edildi. Doğa bilimcilerinde ilgisini gören Gümeli ormanlarına Türkiye’nin birçok noktasından turlar düzenleniyor.
Görüntü Dökümü-Drone ile ormanlardan detaylar-Sararan ağaçlar-Porsuk ağacından detay-Yaylalardan detay-le ormanlardan detayHaber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN-Cem SÜRMENELİ/ZONGULDAK, ======================
– Arzuhalcilik yaparak 8 çocuğunu okutup, evlendirdi Diyarbakır’da yaşayan Remzi Filizay (74), arzuhalcilik yaparak 8 çocuğunu okutup, evlendirmenin gururunu yaşıyor. Valilik binası önünde mesleğini yapan Filizay’ın okuttuğu çocuklarından ikisi öğretmen, biri mühendis, biri de doktor oldu.
Diyarbakır’da kamu kurum ve kuruluşlarının yakınlarında daktilolarıyla dilekçe yazarak geçimini sağlayan arzuhalcilerin sayısı 5’e düştü. Diyarbakır Valiliği’nin karşısındaki kaldırımda, bir duvar dibinde arzuhalcilik yaparak geçimini sağlayan 8 çocuk babası Remzi Filizay, hem çocuklarını okuttu, hem de çocuklarından 5’ini evlendirdi. Filizay’ın okuttuğu çocuklarından 2’si öğretmen, 1’i mühendis, 1’i de doktor oldu.
24 YILDIR ARZUHALCİLİK YAPIYOR
Türkiye’nin çeşitli yerlerinde infaz koruma memuru olarak görev yaptıktan sonra 1994 yılında Diyarbakır’da arzuhalciliğe başlayan Filizay, çeyrek asır arzuhalcilikle geride bıraktığını aktararak, arzuhalciliğin eskiden karlı bir meslek olduğunu söyledi. Eskiden günde 40 dilekçe yazabildiğini belirten Filizay, şöyle konuştu:
“8 çocuğum var, 5’i kız, 3’ü erkek. Ben zor şartlar altında onları okutuyordum. Emekli maaşımla onları okutmak beni çok zor durumda bırakacaktı, ben de bu işi yapmaya başladım. Allah’a çok şükür çocuklarımı okuttum. 3 kız ve 2 erkek çocuğumu evlendirdim. Eskiden arzuhalcilik karlı bir meslekti, iş çoktu. Bütün devlet kurumları hemen hemen bu civardaydı. Günde 20, 30, 40 dilekçe yazıyorduk ve yetişemiyorduk. Bugün artık sona gelindi işimiz. Gün oluyor siftah etmiyoruz, gün oluyor 1, gün oluyor 2, gün oluyor 3, gün oluyor 4 tane. Böyle yani sona gelindi. Bırakma niyetindeyiz artık. Teknolojinin ilerlemesiyle bizim işimiz çok etkilendi. Çünkü bilgisayar çıktı, her evde en az lise mezunu, üniversite mezunu bir kişi var. Hazır dilekçeler çıkmış, herkesin cep telefonunda dilekçe örnekleri var. Zaten çoğu vatandaş kendi dilekçesini kendisi yazabiliyor.”
1800’lü yıllardan bu yana ayakta kalmayı başaran arzuhalcilik, günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte yok olmaya yüz tutan meslekler arasında.
Görüntü Dökümü———–ArzuhalcilerDilekçe yazdıran vatandaşlarRemzi Filizay röp.Genel ve detay görüntülerHaber-Kamera: Mehmet Mucahit CEYLAN- Rihan ALP/ DİYARBAKIR, ======================
Otizmli Şevval şampiyonluğu ile örnek oldu
izmir’de yaşayan 19 yaşındaki otizmli milli sporcu Şevval Tekin, Bosna Hersek’te düzenlenen Saraybosna Açık Yüzme Turnuvası’ndan 2 altın, 1 gümüş madalya ile döndü. Otizmli öğrencilerle ilgili kamuoyunda olumsuz bir önyargı oluştuğuna dikkat çeken anne Müjgan Tekin, ailelere çocuklarını kimseden gizlemeleri gerektiğini hatırlatarak “Her çocuğun bir yeteneği var. önemli olan o yeteneği keşfetmek. Bizden çok daha başarılı ve yetenekli o kadar çocuk var ama maalesef aileler onları gizliyor. Kimse çocuğundan utanmasın. Bizden daha yetenekli Şevvaller var” dedi.
Yüzmeye 6 yaşında başlayan otizmli milli sporcu Şevval Tekin, kazandığı ulusal ve uluslararası başarılara bir yenisini ekledi. Bosna Hersek’te 8-11 Kasım tarihlerinde düzenlenen Saraybosna Açık Yüzme Turnuvası’nda 2 altın 1 gümüş madalya kazanan Şevval, hem Türk bayrağını dalgalandırarak gurur kaynağı oldu hem de dezavantajlı sporculara örnek oldu. Haftanın 6 günü antrenman yapan ve gününün önemli bir bölümünü yüzme havuzunda geçiren Şevval Tekin’in annesi Müjgan Tekin kızıyla gurur duyduğunu söyleyerek en büyük hedeflerinin 2020 yılında düzenlenecek Tokyo olimpiyatlarına katılabilmek olduğunu ifade etti. Şevval’in suda rahatladığını ve bu nedenle onu bebekliğinden itibaren havuza götürdüklerini anlatan Tekin, başarıların arka arkaya geldiğini dile getirdi. Tekin, “Şevval bebekliğinden bu yana suya çok alışıktı. 1.5 yaşındayken suyun üzerinde durmaya başladığı için tek kolluğunu çıkardık. 5 yaşında Ege Üniversitesi yüzme kulübüne götürdük. Kurbağalamada başarısı fark edildi. 6 yaşında yarışmaya girdi. Türkiye ikinci ve üçüncüsü oldu. 9 yaşında milli takım barajını geçti. Kamplara davet edildi. 11 yaşında milli sporcu oldu” dedi. Şevval’in ilk yarışında Çekoslavakya’ya gönderildiğini belirten Tekin, iki bronz madalyayla ülkesine dönen kızlarının ilk yurt dışı serüveninde büyük başarı yakaladığını vurguladı. Kurbağalamada Türkiye şampiyonu olan, kelebekte de dünya barajını geçen Şevval’in 15 yaşında İtalya’da Avrupa şampiyonu olduğunu söyleyen anne Tekin, Balkan şampiyonasından da iki altın bir gümüş madalyayla döndüklerini hatırlattı.
GÜNDE 6 KM YÜZÜYOROtizmli bireylerin suda rahatladığını anlatan Tekin, otizmli çocukları olan ailelere bir uyarı yaparak şöyle konuştu: “Şevval 1.5 yaşındayken teşhisi konuldu. Tam otizmli olduğunu bile anlamamışlardı sadece zihinsel bir engeli olduğu belliydi. Ben bir firmada marka müdürlüğü yapıyordum. Şevval 7 yaşındayken bütün işimi ve kariyerimi bıraktım. Hiç pişman değilim. Çünkü ben bırakmasaydım o bir akıl hastanesinde kapalı olabilirdi. Ağır otizmliydi. Çok sık öfke nöbetleri geçiriyordu. Suya girdiğinde nöbetlerinin azaldığını fark ettik. Yetenekli olduğunu biliyorduk ama böyle büyük başarılar kazanacağını düşünmemiştik. Şimdi haftanın 6 günü antrenman yapıyor. Saat 4 buçukta uyanıyor 05.00’te antrenmana gidiyoruz. Öğlen de kara antremanlarımız var. Günde 6 km yüzüyor. Sadece pazar dinleniyor. Suda yüzerken gevşiyor. Ailelere söylemek istediğim şu; nolur çocuklarını saklamasınlar, kimseden gizlemesinler. Her çocuğun bir yeteneği var. önemli olan o yeteneği keşfetmek. Bizden çok daha başarılı ve yetenekli o kadar çocuk var ama maalesef aileler onları gizliyor. Kimse çocuğundan utanmasın. Bizden daha yetenekli Şevvaller var.”
KONUŞMAYI KARDEŞİNDEN ÖĞRENDİ11 yaşında bir kız kardeşi bulunan Şevval’in konuşmayı da kardeşi Ada sayesinde öğrendiğini söyleyen Müjgan Tekin, “Şevval 6 yaşına kadar hiç konuşmadı. Hecelemiyor göz teması bile kurmuyordu. İkinci kızımı dünyaya getirdim. Şevval onunla hecelemeye başladı. Ada ile birlikte kafasını kaldırıyordu, oyuncaklara onunla dokundu. Küçük kızımın sayesinde bu mucizeyi yaşadık. 7 yıl oyuncakları fark etmedi bile. O konuştu Şevval de konuştu” dedi. Yüzmeyi çok sevdiğini söyleyen başarılı sporcu Şevval de “Küçüklüğümden beri yüzüyorum. Her gün gidiyorum ve çok seviyorum. Hep şampiyon olmak için çalışıyorum. Annemin üzerimde çok emeği var. Antrenörüme de çok teşekkür ederim” diye konuştu.
ÖZEL ÇOCUKLARA DESTEKTürkiye Özel Sporcular Spor Federasyonu olarak 14 branşta 560 spor kulübüyle yaklaşık 40 bin sporcuya sahip olduklarını söyleyen Başkan Vekili Sadettin Akçi de down sendromlu, otizmli ve mental sporcularla bu sportif faaliyetleri yaptıklarını ifade etti. Son yıllarda hem ulusal hem uluslararası alanda ciddi başarılar elde ettiklerini vurgulayan Akçi, yapılan tesis ve diğer yatırımların sporcuların performanslarının gelişmesine ve ciddi başarılar kazanmasına katkı sağladığını açıkladı. Bosna Hersek’te düzenlenen turnuvada Türkiye Özel Sporcular Spor Federasyonu olarak 16 madalya kazanarar tarihi bir rekor kırdıklarını kaydeden Akçi, Şevval Tekin’in başarılarıyla ilgili şunları söyledi: “Şevval, yaklaşık 12 yıldır sportif çalışmalar yapan çok iyi hazırlanan bir sporcumuzdur. Bosna’da yapılan şampiyonada kelebek ve kurbağalamada altın madalya, karışıkta da 200 metrede gümüş madalya alarak ülkemizin gurur kaynağı oldu. Otizmli bir sporcu olması ayrıca anlamlı. Son günlerde kamuoyunda otizmli bireylerin değişik olaylara maruz kaldığına şahit oluyoruz. Bu olaylar üzerine özel sporcunun böyle bir başarı elde etmesi kamuoyunun algısını da olumlu etkileyecek. Demek ki bu çocuklara yatırım yapılır destek verilirse bunlar da toplumun her bölümünde hak ettikleri yere gelebilir.”
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Şevval, annesi ve Sadettin Akçi’den detay görüntü,-Şevval ve madalyalarından detay görüntü,-Şevval’in yüzerken ve ısınırken görüntüsü,-Şevval Tekin ile röp,-Anne Müjgan Tekin ile röp,-Sadettin Akçi ile röp.Haber: Nevra UÇKAÇ – Kamera: Mücahit BEKTAŞ/ İZMİR, ======================
Kedi Boncuk, sınıfın maskotu oldu
Aydın’ın Söke ilçesinde, 1,5 yıl önce sınıfa pencereden giren yavru kediye öğretmen ve öğrenciler sahip çıkarak ‘Boncuk’ ismini verdi. Kısa sürede kendisini sevdirerek sınıfın adeta 19’uncu öğrencisi olan Boncuk, öğrenci gibi sınıfa sabah giriyor akşam çıkıyor.
Cumhuriyet Mahallesi’ndeki 130 öğrencisi bulunan Şeyma Fırat İlkokulu 2/A sınıfı öğrencileri dersteyken 1,5 yıl önce bir yavru kedi sınıfın penceresinden içeri girdi. Sınıf öğretmeni Arzu Koçmen Önal ve öğrenciler kediye sahip çıkarak ona ‘Boncuk’ ismini verdi. O günden sonra sınıfa ve öğrencilere alışan Boncuk, her sabah bir öğrenci gibi sınıfa gelmeye başladı. Derslerde sıraların arasında ve üzerinde dolaşan ‘Boncuk’ zamanla öğrencilerin sevgilisi oldu. Okulun kapalı olduğu hafta sonları ve tatilllerde ise okul bahçesinde ya da sokakta kalan Boncuk’a evi aynı mahallede bulunan öğrenciler sahip çıkıyor.’BONCUK’SUZ YAPAMIYORUZ’Öğrencilerden Elanur Gülsen, Boncuk’un artık sınıf arkadaşlarından biriymiş gibi olduğunu belirterek, “Onu çok seviyoruz. Neredeyse onsuz yapamaz olduk. Derslerde bazen çok komik şeyler yapıyor. Beslenme saatlerinde de bizimle birlikte mamasını yiyor” dedi. Bir diğer öğrenci Arsima Başar da kedi Boncuk’u çok sevdiğini dile getirerek, “Veterinere gittiğinde ya da sınıfta olmadığında onu çok özlüyorum. Dersler sırasında çok uysal. Bir sıra üzerinde uyuyor ya da sıraların arasında geziniyor. Boncuk olmadığı zaman sınıfta, bir eksiklik oluyor. O sınıfımızın maskotu” diye konuştu. Öğrencilerden Aybuke Akar da “Boncuk, sınıfa gelmediği zaman hepimiz çok merak ediyoruz. Sıramıza geliyor, bizimle oyun oynuyor. Sonra kitaplarımızın üstüne yatıyor. Bazen de bizi sıradan kaldırıyor” dedi.’HAYVAN KORKUSUNU YENDİLER’Sınıf öğretmeni Arzu Köçmen Önal, şunları söyledi: “Sınıfımıza bir gün pencere açıkken içeriye yavru kedi girdi. Ona sınıf olarak ilgi gösterince buradan ayrılmamaya başladı. Sürekli burada kalınca, ‘Çocuklara bir zararı dokunmasın’ diye aşılarını yaptırarak, sınıfın bir öğrencisi haline getirdik. Her sabah bizi okulun kapısında karşılıyor. ‘Günaydın’ diyerek, karnını doyuruyoruz. Dışarıya gidip, dolaşıp geliyor. Pencere açık değilse kapının önünde miyavlayarak açmamızı istiyor. Bizim sınıftan başka sınıfa da asla gitmez. İlk etapta çocuklar biraz tedirgin oldu ama zaman geçtikçe hepsi hayvan korkusunu yendi. Boncuk sınıfa girdiğinde kendi belirlediği yerler var. Bazen burnuyla çocuğu iterek, onu kaldırarak yerine oturur. Çocuklar ona çok alıştı. Sınıfımızın bir bireyi haline geldi. Biz onunla sınıf olarak çok mutluyuz. Olmadığı zamanlarda sınıf olarak çok merak ediyoruz. Çocuklarda ben de mutluyum. 18 öğrencim var, Boncuk 19’uncu öğrencimiz oldu.”
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
– Kedi Boncuk’un görüntüsüBoncuk’un sınıfta öğrencilerle görüntüsüBoncuğun öğrencilerle oynamasıSınıf öğretmeni Arzu Köçmen Önal ie rö.Öğrencilerden Elanur Gülsen, Arsima Başar ve Aybuke Akar ile röp.Okuldan görüntüGenel ve detay görüntülerHaber-Kamera: Burhan CEYHAN/ SÖKE (Aydın),
Kaynak: DHA
Kaynak: Haberler.com