Saraybosna’yı savunmak şerefti

Yovan Divyak: “Saraybosna’yı ve onun 300 bin vatandaşını savunduğum için gururluyum. Saraybosna’yı savunmak, benim için şerefti. Bu şehirde, dün olduğu gibi, bugün de rahat ve huzurluyum.”

Bosna Savaşı’nda, Bosna Hersek Ordusu’nda görev yapan Sırp asıllı emekli Tuğgeneral Yovan Divyak, Türk basınında ilk defa, gazetemiz yazarlarından Ayhan Demir’e konuştu. Divyak, Saraybosna’yı savunmak, benim için şerefti” dedi.

Saldırılardan önce Saraybosna’da nasıl bir hayatınız vardı?

Belgrad’da doğdum ama 1966’dan beri ailemle birlikte Saraybosna’da yaşıyorum. Hayatımın üçte ikisini bu şehirde geçirdim. Nüfusunun neredeyse tamamı Boşnak olan Stari Grad semtinde yaşıyorum. Sırp olduğum için asla hiçbir sorun yaşamadım. Balkanların kültür merkezinde müşterek bir hayat sürüyorduk.

Belki de, tam olarak böyle değildi. Fakat biz böyle olmasını arzu ediyorduk. Böyleymiş gibi yaşıyorduk. Saraybosna’da yaşamak şiir gibiydi. Ne var ki bugün her şey, tam tersi…

DAYTON ANLAŞMASI İLE NÜFUS YAPISI DEĞİŞTİ

Savaştan sonra ne değişti?

Saraybosna’da, Bosna Hersek’in tamamında olduğu gibi, nüfusun yapısı değişti. Dayton Anlaşması ile Saraybosna’daki; Grbavitsa, Ilıca, Haciçi, Vogoşça ve Trnovo semtlerinin bir kısmı Bosna Hersek Federasyonu’na verilince, bu bölgedeki Sırplara, bu toprakları terk etme çağrısı yapıldı. Sırpların birçoğu Saraybosna’yı terk ettiler. Böyle bir şeye hiç gerek yoktu. Kimse onları kovmaz ya da onlara zarar vermezdi. Ofisimden 300 metre ileride, Sırp Cumhuriyeti’ne bağlı Doğu Saraybosna var.

Buradaki 80 bin Sırp, Saraybosna ile ticarete bile pek yanaşmıyorlar. Durumu acil bir hastayı, Saraybosna yerine, çok daha uzaktaki Banya Luka’da bir sağlık merkezine götürmeyi tercih ediyorlar. Saraybosna merkezinde ve çevresinde, farklı hayatlar yaşanıyor. Maalesef, Banya Luka’dan (Sırp Cumhuriyeti’nden) gelen yok. Tıpkı, Saraybosna’dan giden olmadığı gibi…

Savaş başladığında, neden JNA’ya yani Sırplara katılmadınız?

Eski Yugoslavya’da iki savunma hattı vardı: Dışarıdan gelecek düşman saldırılarına karşı savaşıp, sınırları koruyacak olan Yugoslav Halk Ordusu-JNA ve ülkeyi içeriden korumakla görevli Bölgesel Savunma Birlikleri. Eski Yugoslavya’yı oluşturan her bir cumhuriyetin bölgesel savunma birlikleri vardı. Ben de Bosna Hersek Bölgesel Savunma Birliği’nde görevliydim.

Vazifem, bulunduğum yerde kalmaktı. JNA’yı dinleyip, tek bir milletin yani Sırpların tarafında yer almadım. 1984 yılında atandığım vazifenin gereği olarak Bosna Hersek’i korudum.

Goran Bregoviç ve Nemanya Kusturitsa saldırganların tarafına geçerken, siz neden Saraybosna’da kaldınız?

Herkes kendi tercih ve eylemlerinden sorumludur. Milliyetçilik ve şovenizm aniden oluşmaz. Aile ve toplum içerisinde yeşerir ve gelişir. Bu sebeple, Bregoviç ve Kusturitsa’nın bu tavrı hiç de şaşırtıcı değil. İlkeli ve ahlaklı bir adam olarak, zayıf ve saldırıya uğrayanların tarafında olmak zorundaydım. Saraybosna’yı ve onun 300 bin vatandaşını savunduğum için gururluyum. Saraybosna’yı savunmak, benim için şerefti. Bu şehirde, dün olduğu gibi, bugün de rahat ve huzurluyum.

RİSKİ GÖZE ALARAK BOSNA HERSEK DIŞINA ÇIKIYORUM

Avusturya’da tutuklandınız. Beş aya yakın, gözlem altında kaldınız. Neden?

Bosna Hersek Savcılığı, Dobrovolyaçka Olayı ile ilgili soruşturmadan sonra, bizleri serbest bıraktı. Bu olay, bizim için ve Lahey’deki uluslararası mahkeme için kapandı. Fakat ne Belgrad ne de Sırp Cumhuriyeti, bu gerçeği kabule yanaşmıyor. Sırbistan Savcılığı, 2-3 Mayıs 1992’de, eski Yugoslavya Ordusu askerlerinin yaşadıklarından beni sorumlu tutuyor. Bu doğrultuda, Avusturya’da tutuklandım. Dört gün nezarette kaldım. Dört ayı aşkın bir süre de Viyana’daydım. Zaman zaman, riski göze alarak, yeniden Bosna Hersek dışına çıktığım oluyor. Aslında çekinecek bir durum yok. Fakat bu psikolojik bir işkence. Her seferinde ailemin başına gelebilecekleri düşünüyorum. Ailem adına endişeleniyorum.

Aliya İzetbegoviç’in, eski Yugoslavya Ordusu-JNA mensupları tarafından alıkonulduğunu nasıl öğrendiniz?

İzzetbegoviç’in TV SA’ya, telefonla bağlanarak, verdiği bilgilerle durumu öğrendim. Şok olmuştuk. İzetbegoviç’in tutulduğu Lukavitsa’daki kışlaya saldırmayı düşündük. Fakat ağır silah ve mühimmatımız olmadığından, bu aptalca bir fikirdi.

Belgrad yönetimi, Eyup Ganiç ve sizin ardınızdan, şimdi de Srebrenitsa müdafii Naser Oriç’i hedef seçti. Sırbistan ne yapmak istiyor?

Sırbistan, Lahey’in “Srebrenitsa’da yaşananlar soykırımdır” yönündeki kararını tanımıyor. Miloseviç, Karadziç ve Mladiç’in işlediği suçları Boşnak ve Hırvatların omzuna yüklüyor. Onlar, kurban ile katili eşitlemek istiyorlar.

Ganiç, ben ve Oriç için iade talepleri, bu uğraşın bir neticesi. Belgrad, yirmi yıldır, savaşa katılmadığını ve savaşlardan sorumlu olmadığını, Müslümanları ve Hırvatları suçlayarak ‘ispat’ etmeye çalışıyor! Aksi halde Avrupa, Batı’da İslam’ı bitirmek için, Tucman ve Maldiç’e görev vermiş olacak!

YAKALANANLAR SAVAŞ KURBANLARININ ACILARINI DİNDİRMEYECEK

Mladiç ve Karaciç’in, Lahey’de yargılanmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Adalet yavaş olabilir ama ulaşılmaz değildir. Yakalanmaları, savaş kurbanlarının acılarını dindirmeyecek. Fakat her şeye rağmen memnun edici bir gelişme. Mahkeme onların soykırım, insanlığa karşı suçlar ve etnik temizlikten suçlu olduklarını ispatlayacaktır. Ve bu sadece Srebrenitsa’dan ibaret değil.

Sırpların, Bosna Savaşı’ndaki dış destekçileri kimlerdi?

Savaşın ardından, bu konudan çokça bahsedildi. Bu ‘savaş köpekleri’, Avrupa ve bazı marjinal ülkelerden gelen, paralı askerlerdi.

Rahmetli Aliya İzetbegoviç’in sizdeki karşılığı nedir?

Aliya İzetbegoviç, Bosna Hersek vatandaşlarını özgürlüğüne kavuşturmak için savaşan bir liderdi. Yeterli devlet ve askerlik tecrübesi olmadığı halde bunu başarmış bir liderdi. Ne yazık ki etrafı, daha etkin yönetimi mümkün kılmayan kişilerle çevriliydi. Buna rağmen hafızamda her zaman iyi insan özelliklerini taşıyan bir adam olarak kalacak.

Rahmetli Aliya İzetbegoviç ile ilgili hiç unutamadığınız bir hatıranız var mı?

Vefatından iki hafta önce kendisini ziyarete gitmiştim. Herkes onunla görüşmek istiyordu Fakat ağır hasta olduğundan, ziyaretçilerin çoğunu kabul edemiyordu.

Beni de kabul etmeyeceğini düşünüyordum. Fakat benimle görüşmeyi kabul etti. Geldiğim için çok mutlu oldu. “Gelmekle şeref verdin” dedi. Çok mutlu olmuştum.

Son olarak, kurucusu olduğunuz vakıftan bahsedebilir misiniz?

Vakfı, 1994 yılında, Bosna Hersek Ordusu’ndaki vazifelerimin büyük bir bölümünden ayrıldıktan sonra kurdum. Her savaşta en büyük darbeyi, yetim kalan çocuklar alıyor. Bu sebeple, neyle ilgilenmem ve nasıl bir yol izlemem gerektiğine karar vermem hiç de zor olmadı.

Bosna’yı Eğitim Kurtarır Vakfı bu şekilde kuruldu. 20 yıldır hizmetlerimizi sürdürüyoruz. Yetim, engelli ve yetenekli çocuklara burs imkanı sağlıyoruz. Çocukların okulda ve evde öğrenemeyecekleri bilgilerin verildiği faaliyetler yürütüyoruz.

BOSNA HERSEK’İN EN BÜYÜK PROBLEMİ BOŞNAKLARIN KENDİ ARALARINDA BÖLÜNMÜŞLÜĞÜDÜR

En büyük sorun, varsayılan düşmanlardan ziyade, Boşnakların kendi aralarındaki bölünmüşlüğüdür. Ayrılık ve dar görüşlü siyaset, diğer sorunları da beraberinde getiriyor. Sırplar ve Hırvatlar, Boşnakların bu bölünmüşlüğünden istifade ederek, ülkeyi yeniden bölmenin formüllerini arıyorlar. Sırp Cumhuriyeti eski Cumhurbaşkanı Dragan Caviç, Avrupa Birliği’nin, Srebrenitsa Soykırımı Deklarasyonu’nu onayladı. Buna karşılık Bosna Hersek Parlamentosu, bu kararı hâlâ onaylayamadı. Bu, parlamenterlerin soykırımı inkarı değil mi? Bundan daha büyük bir problem olabilir mi?

Yazar: Ayhan Demir Kaynak: Yeniakit.com.tr

 

Ayrıca Bakınız

Kolinda Grabar Kitarovic

Hırvatistan’da ibretlik seçim

Hırvatistan Cumhurbaşkanlı Seçimleri, kampanya süreci ve sonrasıyla, oldukça ibretliktir Günler bitiyor ama Balkanlar’da seçim bitmiyor.  …