Bosna-Hersek’in Avrupa Birliği entegrasyonu yoluna taş koyan en büyük konu ‘Seydiç-Finsi’ davası kararının uygulanması için henüz bir uzlaşmanın sağlanamaması. Kararın uygulanması için anayasal değişiklilerin yapılması gerekiyor. Bu bekleyiş halka somut olarak da yansıyor, AB fonlardan mahrum bırakıyor.
1995 yılında Bosna savaşını sonlandıran Dayton Barış Antlaşması temelindeki anayasa ülkenin kurucu unsuru olarak tanımlanan Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar dışındaki ‘diğerleri’ olarak nitelediği azınlıklara Üçlü Cumhurbaşkanlığı Konseyi ve yine üç ana etnik gruptan oluşan Halk meclisi için seçilme hakkı vermiyor.
Bosna Hersek’te yaşayan azınlık mensuplarından Roman aktivist Dervo Seydiç ve ülkedeki Musevi azınlığın temsilcisi Yakob Finsi, anayasanın ve seçim yasasının, azınlıkları cumhurbaşkanı seçilmekten men ettiği gerekçesiyle 2006 yılında AİHM’de Bosna’ya karşı dava açmış, üç yıl sonra da davayı kazanmışlardı.
Mahkeme kararında, Bosna-Hersek anayasasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin temel ilkeleriyle uyumlu hale getirilmesini istemişti.
Eşit haklara sahip olmak
Bosna-Hersek Musevi Topluluğu Temsilcisi Yakob Finsi, açtığı davayla Bosna-Hersek’e karşı olmadığını, tam tersi herkesin eşit haklara sahip olabileceği demokratik bir ülke için çalıştığını belirtiyor.
Finsi, “Bosna-Hersek’te herkesin hakları çiğneniyor, bu sadece hangi etnik gruba ait olduğunuz ve ülkenin hangi bölgesinde yaşadığınıza bağlı. Sırp Cumhuriyeti entitesinde Boşnak ve Hırvatların hakları çiğneniyor, Federasyon’da Sırpların. ‘Diğerleri’nin hakları ise ülke genelinde çiğneniyor, çünkü Cumhurbaşkanlık Konseyi ve Halk Meclisi için seçilme hakkına sahip değiller” diyor.
‘AB ve Dayton modellerinin çatışması’
Bosna-Hersek’teki yedi partinin liderleri dört yıldır AİHM’nin kararını uygulama konusunda uzlaşamadılar.
Anayasa hukuku profesörü Kasım Trnka, ‘Seydiç-Finsi’ kararının, üç kurucu etnisite için mevki garantisi veren Dayton modeli üzerinden kendi yerlerini oluşturan Bosnalı siyasetçileri imkansız bir misyonun kapısına getirdiğini, Avrupa Birliği modelinin ise her vatandaşın eşit, iktidar için herkesin eşit şansa sahip olmsını talep ettiğini söylüyor.
Trnka, “Burada Avrupa Birliği ve Dayton modellerinin çatıştığını görüyoruz. Dayton modelini uluslararası toplum uygulattı ama duruma çözüm bulmak yerli siyasetçilerden isteniyor. Teorik olarak onların bunu çözmeye yeterli kapasitesi yok. Uluslararası toplumun ciddi bir desteği veya baskısı olmadan çözüm bulmak zor olacaktır” diyor.
Çözüm yolunda Hırvat sorusu
Üçlü Cumhurbaşkanlığı Konseyi mevkisi için hukukçuların çözüm önerisi, etnik kimliğe bakılmaksızın Sırp Cumhuriyeti entitesinden bir kişinin, Federasyon entitesinden de iki kişinin seçilmesi. Ancak Hırvat siyasetçiler, Cumhurbaşkanlığı’nda Hırvat temsilcinin olmasının garanti edilmesi, seçilecek kişinin de mümkünse sağcı Hırvat Demokrat Birliği (HDZ) partisinden olmasının gerektiği üstünde duruyor.
Konu hakkında dört yıldır uzlaşamayan siyasi liderlerin ise son önersi 5+5 Modeli. 10 ana idari birimden (kantonlar) oluşan Federasyon entitesinin yarısında en fazla oya sahip olan adayın Cumhurbaşkanlığı Konseyi’nin ilk üyesi, kalan beş kantonda çoğunluk alanın da ikinci üyesi olması öneriliyor.
Ancak Hırvatlar bu öneriye de sıcak bakmıyor. Çünkü Federasyon’un üç kantonunda çoğunlukta olmanın Cumhurbaşkanlığı Konseyi’ndeki Hırvat temsilciyi seçebilmek için yeterli olmayacağını düşünüyorlar.
AB’den uyarı
Avrupa Birliği Bosna-Hersek’i geçen ay 45 milyon euro değerindeki IPA fonlarından mahrum bıraktı. Ayrıca AIHM kararı uygulanmazsa AB Bosna-Hersek’te Ekim ayında yapılması planlanan genel seçimleri de kabul etmeyeceği söyledi.
Avrupa Birliği’nin Eski Bosna-Hersek Temsilcisi Miroslav Layçak ise, geçtiğimiz Aralık ayında Bosnalı siyasetçilerin Prag’da yaptıkları toplantı öncesinde, “En büyük yaptırım Bosna-Hersek vatandaşlarını AB perspektifinden mahrum bırakmak olur. Bundan daha kötü bir yaptırım olamaz. Komşu ülkelere bakın, Sırbistan Kosova sorusuna çözüm buldu, çünkü siyasi kararlılığı, isteği vardı. Kimse bana ‘Seydiç-Finsi’ davasının Kosova sorusundan daha ağır bir sorun olduğunu söyleyemez” şeklinde konuşmuştu.
Kaynak: Al Jazeera