Geçen hafta, “Sular ısınıyor” başlıklı yazımızda, yaklaşan tehlikeye işaret etmiştik. Uyarımızdan sadece günler sonra; işsizliğin yüzde 50 seviyesine ulaştığı, yolsuzluk, adam kayırma ve rüşvet olaylarının sıradan hale geldiği Bosna Hersek’ten, üzücü haberler gelmeye başladı.
Bosna Hersek’in kuzeydoğusundaki Tuzla şehrinde, sosyal haklardan mahrum bırakılan kamu çalışanları, gazilerin, işsizlerin ve emeklilerin de desteğini alarak, Tuzla Kanton binası önünde bir eylem başlattılar. Eylemler Tuzla ile sınırlı kalmadı. Priyedor, Kakany, Bihaç ve Zenitsa başta olmak üzere, neredeyse tüm şehirlere yayıldı. Ancak en çok ses getiren eylemler, başkent Saraybosna’da yaşandı.
İyi niyetlerle, haklı ve kendiliğinden başlayan protestolar, her şeyi yakıp, yıkan bir Vandalizm tablosuna dönüştü. Yaşları 18-25 civarında olan saldırganların, yüzlerindeki maskeler, ceplerindeki taşlar, ellerindeki sopalar, karanlık niyetlerinin açık göstergesiydi. Organize oldukları her hallerinden belli olan bu insanlar, Saraybosna Kanton binasını, Cumhurbaşkanlığı binasını ve Bosna Hersek arşivini, gözlerini kırpmadan talan edip, ateşe verdiler.
Protestolar ülke geneline yayılmaya başlayınca, Hırvatlar ve Sırplar da gönül merkezlerine yöneldiler. Bosna Hersek Başbakanı Vyekoslav Bevanda, Mostar kentinde, Başbakanı Zoran Milanoviç ile bir araya geldi. Bosnalı Sırpların lideri Milorad Dodik ve ana muhalefet lideri Mladen Bosiç soluğu Belgrad’da aldılar.
Bu yönelişlerin en önemli sebebi, protestoların Bosnalı Sırp ve Hırvatların yaşadığı bölgelere sıçramasından duyulan korkusuydu. Şurası kesin ki, protesto olaylarının Bosna Sırp Cumhuriyeti’ne sıçraması, Dayton Anlaşması’nın yeniden tartışılır hala geleceği, önemli gelişmelerin önünü açacaktır.
Dodik’in görüşme sonrasındaki şu sözleri ise asıl hedeflerinin bir itirafı niteliğindeydi: “Yugoslavya bile hayatta kalamadı, ‘küçük Yugoslavya Bosna’ bunu nasıl başarsın?” Ne diyelim? Elbette, herkesin rüya görme hakkı var.
Bir başka ilginç açıklama ise AB Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Valentin Inzko’dan geldi: “eğer tansiyon düşmezse, AB askerlerini bu ülkeye davet edebilirim.” Inzko’nun bu açıklaması, resmen, aba altından sopa göstermekti.
Aslına bakılırsa, yaşanan tüm olayların arkasında iki siyasi lider var: Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Hırvat Üyesi Zelyko Komşiç ve Bosna Hersek Güvenlik Bakanı Fahrudin Radonçiç. Her iki ismi böylesine bir ihanette buluşturan sebep ise kendilerine ve partilerine çıkar sağlamak.
Daha net bir ifadeyle, bu yıl Ekim ayında yapılması planlanan seçimlerde rahmetli Aliya’nın partisi SDA’yı sandıkta yenemeyeceğini anlayan Radonçiç-Komşiç ikilisi, siyasi ikbal uğruna, Bosna Hersek’i ateşe vermekten çekinmediler.
İlk seçimde ittifak planları yapan Radonçiç-Komşiç ikilisinin, son dönemde Türkiye gündemini fazlasıyla yer bulan, “paralel devletin Bosna Hersek uzantısı ile dirsek temasında olduğu” iddiasının da altı çizilmeli.
Mostarlı gazeteci Nermin Bise, “Radonçiç’in SBB partisinin aktif üyelerinin Mostar şehrindeki kundaklama olaylarını provoke ettiklerini, gözleriyle gördüğünü” ifade etti.
Una Sana Kantonu eski Başbakanı Hamdiya Lipovaç da, BH Cumhurbaşkanlığı Konseyi Hırvat Üyesi ve Demokratik Cephe lideri Zelyko Komşiç’in, Bihaç’taki olayları organize ettiğini iddia ediyor.
Bosna Hersek Federasyonu Kültür ve Spor Bakanı Salmir Kaplan ise ‘’Bazı siyasi elitler, barışçıl protestoları kötüye kullandı, bunu vandallık seviyesine getirdi. Kamu binalarına zararı, kiralık insanlar yaptı.” açıklamasıyla, aynı isimleri işaret ediyor.
Toparlarsak; Bosna, 20 yıl sonra yeniden, AB, Sırbistan, Hırvatistan’ın kıskacına girdi. Yerel işbirlikçileri Radonçiç-Komşiç de, ekonomi eksenli yeni bir siyasi tasarımın fitilini ateşlemeye çalışarak, bu değirmene su taşıyorlar. Tuzla, Zenitsa, Saraybosna ve Una Sana Kanton Başbakanları istifa etti. Bosna Hersek Federasyonu Hükümeti’nin akıbeti ise belirsiz. Ülke tam yol kaosa doğru ilerliyor.
Boşnak şarkıcı Dino Merlin, Sredinom isimli şarkısında; “İstanbul ve Viyana çok uzak” diyor. Viyana, bu ülkedeki asker sayısını artıracağını açıklayarak, Bosna’da olan bitenlere çok uzak olmadığını gösterdi. ABD’nin Saraybosna Büyükelçiliği de bir basın açıklaması yaptı.
Ankara, bu hamlelere sessiz kalmamalı. Saraybosna’nın sahipsiz olmadığını göstermeli. Bu açıklamalara verilebilecek en güzel cevap, Türk iş adamlarının ciddi yatırımlar ile Bosna’ya çıkarma yapmalarıdır.
Ne yazık ki bugüne kadar Balkanlar, günübirlik politikalarla geçiştirildi. Kayda değer ve uzun vadeli, bir Balkan politikamız olmadı. Bu sebeple her iki ülke arasında, ekonomik olduğu kadar, kültürel ve sosyal işbirliği de sağlanmalı. Mesela, Necad İbrişimoviç ve Cevat Karahasan’ın eserleri Türkçeye; Mustafa Kutlu, İbrahim Tenekeci ve İsmet Özel’in eserleri Boşnakçaya çevrilmeli. İnşallah, en kısa zamanda, o günleri de görürüz.
Yazar: Ayhan Demir Yeniakit.com.tr