Bosna Hersek’teki protestolarla gündeme gelen Dayton Barış Antlaşması’nın, ülkedeki sorunların kaynağı olduğu ve “İkinci bir Dayton”a ihtiyaç olduğu belirtiliyor.
SARAYBOSNA – Ömer Çetres
Bosna Hersek’te son günlerde yaşanan protestolarla birlikte yeniden gündeme gelen Dayton Barış Antlaşması’nın, ülkedeki sorunların kaynağı olduğu ve Bosna’nın “İkinci bir Dayton”a ihtiyacı olduğu belirtiliyor.
Bosna Hersek’in kuzeydoğusundaki Tuzla kentinde geçen hafta başlayan ve ardından ülke geneline yayılan protestolarla birlikte Bosna Hersek’in sorunları yeniden tartışılmaya başlandı. İşsizliğin yüzde 48’lere vardığı, çok sayıda iş yerinin ekonomik krizden dolayı kapandığı ülkede, siyasi sorunlar ve yetki karmaşalarının, ülkeyi ekonomik krizin eşiğine getirdiği ifade ediliyor.
Bölge ülkelerinin Avrupa Birliği yolunda önemli mesafeler almasına rağmen, AB’nin tüm baskılarına rağmen Bosna Hersek, Brüksel’in istediği reformları bir türlü gerçekleştiremedi. Ülkedeki siyasi istikrarsızlığın en büyük nedeni ise Bosna’daki savaşta 1995 yılında silahları susturan “Dayton Barış Antlaşması” gösteriliyor.
Analistler, Amerikalı diplomat Richard Holbrooke’un mimarı olduğu, 1995’teki Bosna Hersek’teki savaşı bitiren Dayton Anlaşması’nın, savaşta “silahları susturduğunu”, ancak ülkenin sorunlarını “dondurmaktan” öteye gidemediğini savunuyor. Bu nedenle ülkedeki birçok siyasetçi, Bosna-Hersek’e “ikinci bir Dayton’un şart olduğunu” vurguluyor.
Dayton Barış Anlaşması’nın yeniden ele alınmasını isteyen siyasetçilerden Bosna Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Boşnak üyesi Bakir İzzetbegoviç, Bosna’daki savaşı bitiren Dayton Barış Antlaşması’nın şu an itibarıyla birçok konuda sistemi bloke ettiğini, AB’nin bu blokajın kalkması hususunda yardımcı olabileceğini belirtiyor.
Dayton’a giden süreç
Bosna’daki savaş yıllarında Saraybosna, Belgrad ve Zagreb arasında “mekik” dokuyan Holbrooke, 1995 yılının sonlarına doğru Bosna-Hersek Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç, Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç ve Hırvatistan Devlet Başkanı Franko Tujman’ı müzakerelere ikna etmeyi başardı.
ABD’nin Ohio eyaletindeki Dayton hava üssünde 2 Kasım’da başlayan müzakereler, 21 Kasım Salı günü dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’un Beyaz Saray’da Bosna-Hersek’te “barışa ulaşıldığını” açıklamasıyla son bulmuştu.
Yaklaşık 19 gün süren, her bir dakikası bile gerilimli geçen müzakerelerin barışla sonuçlanmasının ardından 14 Aralık 1995’te Paris’te cumhurbaşkanları Aliya İzzetbegoviç, Franko Tujman ve Slobodan Miloseviç tarafından Dayton Antlaşması resmen imzalandı. Böylece Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük katliamların yapıldığı, sistematik tecavüzlerin uygulandığı Bosna’daki savaşta silahlar sustu.
Avrupa’nın tam ortasında 4 yıl boyunca “izlenen” savaştan geriye, evlerini terk etmiş milyonlarca mülteci, toplu katliamlara uğramış kitleler, on binlerce kayıp, kültürel eserlerin yıkıldığı ve savaşın harap ettiği şehirler ve çözülmesi gereken onlarca konu kaldı.
Savaş suçluları hala yakalanamadı
Birleşmiş Milletler’in raporlarına göre, çoğu sivil en az 100 bin Boşnak’ın öldürüldüğü, 12 bin 500’ünün halen kayıp olduğu, 50 bin kadının sistematik tecavüze maruz kaldığı savaşta, Dayton Anlaşması’nda savaş suçları mahkemesine destek verilmesinin garanti altına alınmasına rağmen savaş suçlularının büyük çoğunluğu henüz yakalanamadı.
Ülkenin karışık siyasi yapısı
Bölge ülkelerinin AB ve NATO üyelikleri konusunda önemli mesafeler kat edilirken, Bosna-Hersek içine düştüğü bu karışık siyasi yapıdan dolayı her gün kısır siyasi çekişmeler yaşanıyor.
Ülke içinde “bağımsız bir cumhuriyet” gibi hareket eden Bosna Sırp Cumhuriyeti ise Bosna-Hersek’in “birlik ve bütünlüğüne” şu anda en büyük sorun olarak görülüyor. Bosna Sırp Cumhuriyeti Başkanı Milorad Dodik, sık sık “ayrılıkçı” söylemlere başvururken, milliyetçi Hırvat partileri de “üçüncü entite” olma yönündeki istemleri dile getiriyor. Üçüncü entitenin kurulması halinde birinci entite olan Bosna-Hersek Federasyonu’nun bölünmesi durumu ortaya çıkıyor.
Kaynak: AA