Kur’an’da nazil olan ilk iki sureden birincisi ‘Oku’ ile başlarken, ikincisi ‘Kalem’den bahseder. Dolayısıyla eğitimin gerekliliği konusunu mevzu bahis etmek cehaletten ötesini geçmeyecek. Ancak nasıl bir eğitim suali ise İslam toplumunu meşgul etmeli ve buna göre çözüm arayışlarına yönelmeli.
Nasıl bir eğitim olması gerektiği konusunun aksine nasıl olmamalı üzerinde durmak isterim. Peki eğitim nasıl olmamalı?
Bugünkü gibi olmamalı mesela. Mevcut eğitim sistemimiz Batı’nın hegemonyasından ibaret. İlkokuldan doktoraya kadar uzanan 20 yıllık eğitim yolcululuğumda bunu gördüğümü itiraf etmek zorundayım. Mevcut eğitim sistemimizin hayat kaynağımız Kur’an ve Sünnete dayandırılmamasından kaynaklanan saçmalıklar sayısızdır ancak sadece iki örnek üzerinde durmak isterim:
- Eğitim ile ilgilenen herkes John Dewey’i duymak zorunda. 20.yüzyılın en önemli Amerikalı felsefecisi olarak tanınan John, eğitime getirdiği demokratik ideallerle de bilinir. Ortaya koyduğu eğitim reformları sadece ABD ile sınırlı kalmadı, 1920’lerde Çin, Meksika, Türkiye ve Rusya gibi ülkelere de gitti ve raporlar sundu. Bizi burada ilgilendiren şey eğitimde getirdiği en önemli ‘buluş’ olarak kabul edilen prensibidir: öğretmen merkezli sistemden öğrenci merkezli sistemine geçiş teşviki. Bunun anlamı eğitimin ne olduğunu bile bilmeyen yedi yaşındaki çocuk okula başladığında öğretmen öğretimini bu çocuğun ‘keyfine’ göre şekillendirecek. Son dönemde bu ‘buluş’ hayli uygulanmaktadır. Bundan dolayı eğitim sisteminin merkezinde olmayan öğretmenler, eğitimsiz olarak göreve geliyor (eğitimli olmasını sistem gerektirmiyor) ve işte bu sebepten öğretmene saygı sarsıldı. Küçükken yaramaz olan Fatih Sultan Mehmet ve hocası Akşemsettin’in hikayesini burada hatırlayabilirsiniz. Başka yoruma da gerek yok.
- Küçük yaştaki çocuklara somutlaştıramayacağın şeyleri öğretmenin anlatmaması gerek. Yani Allah’ı, melekleri, ahreti anlatmamalı. Bu prensip mevcut eğitim sisteminden. Onun için din eğitimin ilkokullarda olmaması gerektiğini savunurlar.
Beş yüzyıldır mevcut olan ve Osmanlının Bosna’da kurduğu orijinal bir eğitim kurumu var: mektep. Mektep, özellikle küçük yaştaki çocukların dinini öğrendiği kurumdur. Günümüzde Bosna’da her Müslüman köyünde mutlaka bir mektep vardır ve orada hala din eğitimi verilmektedir. Çocuklar sene boyunca hafta sonları mektebe gider ve burada İslam’ı ve Kur’an’ı öğrenirler. Mektebin ana hedefi çocukların ahlak üzere yetiştirilmesidir. Bu eğitim sayesinde komünizm zamanında bile Bosna Müslümanlarının okuma yazma oranları yüksekti. Yüz yıl boyunca dinden uzaklaştırılmaya çalışılan Bosna Müslümanlarının neden dinden uzaklaşmadığını belki şimdi daha iyi anlıyorsunuz. Rahmetli Aliya’nın dediği gibi: ‘İslam Dünyasını Batı değil, yine İslam kurtarır.’
Tek istediğimiz: “Zaman bendedir ve mekân bana emanettir” şuurunda bir gençlik!
Samir Vildiç / Bosnahersek.ba