Çağdaşları arasındaki en ünlü tarih bilimcileri onun Osmanlı İmparatorluğu’ndaki saltanat dönemi hakkında uzun uzun yazıyorlardı. Yazılarıyla herkes, onun onlarca yıl süren yönetimini çok değişik özellikleriyle göstermeye çalışıyordu. Bu özelliklerinden biri de, onun üç sefer kolay bir şekilde tahta gelişidir: 1. Ağustos 1444-Ocak 1445 (5 aylık), 2. 12 Aralık 1445-5 Mayıs 1446 (4 ay 24 gün), 3. 3 Şubat 1451-3 Mayıs 1481 (30 yıl 2 ay 28 gün). Bu tarihler, Mehmet Sultan’ın 31 sene 22 gün Osmanlı İmparatorluğu’nu idare ettiğini gösteriyor.
İkinci özelliği, Fatih’in Bizans’ın başkentini fethetmesidir (29 Mayıs 1453). Bu fetihten sonra, önceki 11 yüzyıl boyunca kimsenin yenemediği Bizans İmparatorluğu tarih sahnesinden kayboldu. 21 yaşındaki Mehmet Sultan II bunu başardı. Osmanlı padişahı, yeni Osmanlı başkentine girdikten sonra, 30 Mayıs 1453′te çağdaşlarından özel adı Fatih’i aldı.
Sonraki yıllarda Sultan Mehmet II Fatih, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak ve aynı zamanda siyasi, askeri ve ekonomik alanda gelişmesini devam ettirdi. Düzen ve hukuk politikası bütün imparatorluk topraklarında uygulanıyordu. Devlet içi ve dış politikalarına dayanarak Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları devamlı genişliyordu. Doğal olarak Osmanlı Devleti’nin ve Sultanı’nın ünü komşu devletlerde ve dünyada sürekli yayılıyordu.
Bütün bu başarılar, Sultan Mehmet II’yi uyutmuyordu. Birçok askeri başarılarından ve Asya ve Avrupa kıtalarındaki fetihlerinden sonra Fatih’in planlarında sıra Bosna Vilayeti’ne geldi. 1463 Mayıs ayında Osmanlı askerleri Sultan Mehmet II liderliğinde harekete geçti ve bu zamana kadar yenilmemiş olan bu Güneydoğu Avrupa ülkesini fethetmeye geldi.
Bu hareketten önce de Osmanlı askeri güçleri Bosna topraklarında bulunuyorlardı. Osmanlılar, 1448-1453 yılları arasında krallığın doğu kısmında askeri güçlerini topladılar ve bu askeri güçleri Bosansko krajişte olarak kurdular. Müteakip yıllarda fethedilen toprağında hükümeti güçlendirmeye çalışıyorlar ve tüm Bosna devletini fethetme planı yapıyorlardı. Tüm bu çabaları, son Bosna kralı Stjepan Tomaşeviç (1461-1463) takip ediyordu. Papa Pio II’ye yazdığı mektubunda Bosna kralı şunları diyor: “Benim krallığımda birkaç kule yapmışlar ve köylülere karşı çok nazik davranıyorlar. Kendi taraflarına geçenlere hürriyet vaad ediyorlar. Köylülüğün basit beynini kandırmanın ne demek olduğunu bilmiyorlar ve o hürriyetin her zaman süreceğini sanıyorlar. Bu millet çok kolay kandırılıp bana ihanet edebilir, eğer sizin hakimiyetinizle güçlendiğimi görmezse. Burjuvazi de köylülerden daha uzun bir süre direnemeyecek.”
Kral Stjepan Tomaşeviç’in tahminleri yakında gerçekleşti. 1463 yılı Mayıs başında Mehmet II ordunun başında Bosna kralının ona devamlı ödemesi gereken yıllık parasal hediyesini ödemeyi reddettiği bahanesiyle büyük bir askeri güçle Jedren’den Üsküp, Kosova ve Sjenice yoluyla Drina nehrine kadar geldiler. Aynı zamanda daha önce gönderilen Büyük Vezir Mehmet Paşa Anceloviç tarafından yönetilen 20 bin kadar asker grubu Bosna’yı fethetmeye başladı. Bu Osmanlı grupları, Osmanlı askeri gücünün Bosna topraklarındaki müteakip çabalarına zemin hazırlıyorlardı.
1463 Mayısı’nın ilk günlerinde Drina nehrini geçtikten sonra Sultan Mehmet II Fatih, askerleriyle birlikte en büyük Bosnalı burjuva ailelerinin (Pavloviç, Kovaçeviç) bölümü olan, bugünkü haritaya göre doğu Bosna’ya geldiler. Bu bölgeleri büyük askeri çatışma olmadan fethetti ve askerlerin bir bölümü, Sultanla beraber Orta Bosna’ya ilerlemeye devam etti. 19 Mayıs’ta en iyi Osmanlı birlikleri Bosna Krallığı’nın en önemli askeri gücü olan Bobovac şehrinin önlerine geldiler. Burada ilk ciddi ve iyi organize edilmiş milli mukabele hareketiyle karşılaştılar. Bubovac’ın savunma gücü iyi direndi. Osmanlılar, benzer durumlarla orta Bosna’nın diğer şehirlerinde de karşılaştılar. Ancak Osmanlı askeri gücünün büyüklüğü, Burovac milli savunmasının düşüşü, diğer orta Bosna şehirlerinde de güvensizlik duygusu yarattı. Bu durum, Osmanlılara bölgeyi daha çabuk fethetme imkanı tanıdı. Bu askeri başarılardan sonra Osmanlı birlikleri, Visoko ve Travnik üzerinden, Bosna kralının ikinci büyük şehri olan Jayce’ye doğru ilerlemeye devam etti.
Aynı zamanda Osmanlılar, Mahmut Paşa Anceloviç’in yönetiminde Sana’daki Kljuç şehrine kadar ilerlediler. Osmanlılar, şehirde Kral Stjepan Tomaşeviç’in bulunduğunu bilmiyorlardı. Ödül bekleyen bazı şehir sakinleri, şehirde kimin bulunduğunu ona haber verdiler. Mahmut Paşa, bütün dikkatiyle Kljuç’u askerleriyle kuşattı. Her taraftan kuşatılmış olduğunu öğrenen ve hiçbir taraftan yardımın gelmeyeceğini bilen Kral Stjepan, hayatını almayacakları şartı ile teslim olmayı önerdi. Mahmut Paşa, kralın bu teklifini kabul etti. İmparatorluğun büyük veziri, esir almış oldukları Bosna kralını Fatih Sultan’ın gelmiş olduğu Jajce’ye getirdi. Osmanlılar, Bosna kralından direnç gösteren askerlerin başındakilere teslim için yazılı bir emir vermesini istedi. Kral Stjepan, bu isteği de hayatının alınmaması koşuluyla kabul etti. Koruyucuların çoğunluğu, yazılı emri aldıktan sonra kaleleri Osmanlılara teslim etti ve Bosna kralının son emrini yerine getirdi. Sadece 10 ve 17 Haziran 1463 tarihleri arasında 70 küçük ve büyük yerin fethedildiği düşünülüyor. Aynı zamanda diğer Osmanlı birlikleri, Ömer Bey Turhanoğlu’nun emri altında henüz fethedilmemiş Bosna bölgelerine hücum ediyorlardı. Bazı bölgelerde halk, hala direnç gösteriyordu. Bu konuda çağdaşı Dursun Bey şunları yazıyor: “…Bazı nahiye-lerin direnişçileri ormanlarda zor ulaşılabilecek bölgelerde toplandılar… Buralarda da mukabelede bulunuyorlardı ve sürekli yenen orduyla savaşmada inatlarında kararlıydılar….”
Osmanlı askerleri, hücuma devam ettiklerinde Fatih Sultan Mehmet Jajce’deydi. Bu şehirde Kral Stjyepan Tomaşevic’in yanında onun amcası Radivoj, Pavlovic, Kovaçeviç bölgelerinin sahipleri ve o zamanın diğer ünlü ve az ünlü feodalleri esir olarak bulunuyordu. Mehmet Paşa’nın Kral’ın hayatına garanti verdiği ve bu garantinin yazılı şekilde olduğu haberi Mehmet II Sultan’ı zor durumda bıraktı. Bosna kralının rahat durmayacağını ve hayatını almaması durumunda onunla tekrar savaşacağını bildiği için Fatih Sultan, Tomaşeviçlerin öldürülmesinde kararlıydı. Esir alınmış kralın öldürülmesinin, onun hayatta kalması nedeniyle birçok kimsenin daha sonra öldürülmesinden daha iyi olduğunu düşündü. Bu durumda Musannifa lakabıyla tanınan ve geniş bilgisiyle ünlü Şeyh Ali Bistanija’den yardım istedi. Sultanın isteğiyle Şeyh Bistanija, fetva verdi ve Mahmut Paşa’nın Bosna kralına verdiği hayat garantisini ve özgürlüğünü ortadan kaldırdı. Kısa zaman içerisinde Kral Stjepan Tomaşevic, Pavloviç ve Tomaseviç ailelerinden knezlerle birlikte Yayce’de öldürüldü. Kral ve Bosna’nın esir olan Bosna feodallerinin öldürülmesi ile Orta Çağ Bosna devletini sembolize eden Bosna Parlamentosu da ortadan kalktı. Ancak bu topraklarla birlikte Fatih Sultan Mehmet’in askeri hareketinde Bosna’nın bütün toprakları alınmamıştır. Bihaç şehrinin alınmasıyla 1592 senesinde bütün topraklar alınmıştır.
Fatih Sultan Mehmet, Ortaçağ Bosna devletine gelmeden önce bu ülkedeki bir çok insanı tanıyordu. Bunlardan bazıları yakın yardımcılarıydı ve bazılarıyla da sarayında birlikte eğitim almıştı. Fatih zamanında söz konusu Boşnaklardan birçok kişi, devlet ve yüksek askeri makamlarında bulunmaktaydı. Bunlardan biri de İsa Bey İsakoviç’ti. O, 1439 senesinde Üsküp Sancakbeyi’nin yerini babasından almıştı. Babası İsa Bey, çocukken doğu Bosna’da Pracanin yakınlarında esir alınmış ve daha sonra kazandığı askeri başarılarla Sancakbeyi unvanını almıştı. 1414 senesinde İsak Bey, kölesi olduğu Paşayiğit tarafından serbest bırakılmasından sonra babasının yerine Üsküp bölgesinde komutan görevine getirildi. Gerektiğinde kendi adamlarıyla kendi memleketine de gittiği oluyordu. Ölümünden sonra bıraktığı yerden oğulları Barak ve İsak da devam ettiler12. Üsküp Sancakbeyi yerine geldikten sonra İsa Bey 15. yüzyılın ilk yarısında kendi birlikleriyle Orta Çağ Bosna devletinin topraklarına giren Osmanlıların en faal ordu liderlerinden birisi olmuştur. Onun askeri cephedeki başarıları, doğu Bosna’daki toprakların 1448-1451 senelerinde tamamen alınmasına sebep olmuş ve bu devirde yeni bir askeri teşkilat kurulmuştur. Bu teşkilatın ismi, “Bosansko Krajişte”ydi. Bu askeri teşkilat, daha sonra Sarayevo Nahiyesi olarak adlandırılacak olan Sarayevo ovasını ve yakınındaki dağlık bölgeleri kapsıyordu. Bu bölgelerde, daha doğrusu şimdilerin Saraybosnası’nda Sultan’ın emri ile İsak Bey bir çok inşaatlar başlatmıştır. Bunlardan örnek olarak, bir saray inşa edildi. Bu isme göre şehrin ismi de verildi. Kervan Saray, birçok dükkan ve mescit inşa edildi. Kendi paralarıyla yaptığı inşaatların dışında devlet bütçesinden yaptığı mescidi Fatih Sultan Mehmet’e hediye etti. Zamanla bu mescit, minarelerin inşa edilmesiyle cami oldu. Cami olduktan sonra halk bunu Sultan Mehmet II’ye mülhemle “Careva Camisi” olarak isimlendirdi. Askeri başarıları ve iç durumları iyi bildiği için Sultan Mehmet II, İsa Bey İshakoviç’i 1464 senesinde Bosna Sancakbeyi unvanı ile ödüllendirdi. Bu unvanı İshakoviç’in ölümüne kadar kaldı (1470). Sultan Fatih’in Bosna’yı fethettiği zamanlarda İshak Bey, Sultan’ın ihtiyaçlarına göre danıştığı en yakın yardımcılarından biriydi. Boşnaklardan ikinci ünlü kişi, Sultan Ahmet II’ye hizmet eden Ahmet Paşa Hercegoviç’tir. İsa Bey’in kökeni belli değildi; İsa Bey’den farklı olarak Ahmet Paşa, Bosna’nın en ünlü feodal beylerinden Stejepan Vukovica-Kosaca’nın oğluydu. İstanbul’a çocukken rehine olarak gelmişti. Sarayda kalmış ve Sultan’ın oğullarıyla birlikte eğitim görmüştü. Çevreden ve aldığı eğitimden etkilendiği için İslama geçmişti. Ahmet adını ilk kez Sultan Mehmet II’nin fermanıyla aldı. Bir yıl sonra (1478) onu 18 yaşındaki delikanlı olarak Sultan’a eşlik etmekle yüksek görevde (mir-i alema) görüyoruz. Bu da Sultan’ı uzun yıllar tanımış ve onun güven ve korumasını kazanmış olduğunu gösteriyor. Ahmet Hercegoviç, 14 Aralık 1481 yılında Sultan Beyazıt II’nin kızı, Fatih Mehmet II’nin torunu olan Prenses Hundi ile evlendi. Bu ise Ahmet Hercegoviç’in şöhretinin ne kadar büyük olduğunu göstermektedir.
Bir Boşnakla evlenen Sultan Mehmet II’nin torunlarından biri de Prenses Hatice’dir. O, Sultan Bayezid II’nin kızıydı. Yahya Paşa Yahyapaşiç ile evlendi. O, dedesi Fatih ile birlikte 1459 yılında Smederevo’nun fethine katılmıştır. Yahya Paşa, Sultan Mehmet II ölünceye kadar onun yakın çevresinde yer almıştır. Liyakat kazandığı için Fatih onu 1480 yılında Bosna’nın Sancakbeyi olarak atadı. Bu görevi Sultan’ın ölümüne kadar yerine getirmiştir (3.V.1481). Yeni Sultan Bayezid II, onu daha yüksek bir makama, Rumeli Eyaleti Beylerbeyi olarak atadı. Gelecek yıllarda o da Ahmet Paşa Hercegoviç gibi en yüksek askeri ve sivil makamlardaydı. Diğer görevlerinin yanı sıra Büyük Vezir olarak da görev yapmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Fatih’in ölümünden sonra büyük vezirleri olan Mahmut Paşa Anceloviç, kendi öncüllerinden farklı bu görevi Fatih II zamanında yaptı. Kısa aralıklarla bu görevde 1453′ten 1473′e kadar kaldı. 1459′da Sırp Despotluğu’nun fethine ve 1463′te Bosna Krallığı’nın fethine katıldı. Krusevac ya da Novo Brdo kökenli olmasına rağmen Mahmut Paşa Anceloviç, Bosna’nın fethine ordu başı ve güney Slav bölgesinden bir kişi olarak katıldı. Bu ülkeye 1463 yılı başında ilk kez gelmişti. O zaman Sultan’ın akıncılarından 20000 kişi onlarla birlikte ilk kez Bosna’ya geldi. Bir yıl sonra (1464) Fatih’in emriyle hemen hemen aynı sayıda askerle tekrar bu ülkeye geldi. Görevleri, Jajce’yi tekrar Sultan’ın egemenliği altına almaktı. Jajce, o zaman Bosna Krallığı’nın başşehirlerinden biriydi ve 1463 yılında Macar ordusu Osmanlılardan almıştı.
Dubrovnik Devlet Arşivi’nin zengin arşivlerinde Mehmet Paşa Anceloviç’in Bosna ile çok ilgilendiği ve en iyi şekilde yardım etmek istediği görülüyor. Mehmet Paşa, bir vezir olarak, Adni lakabıyla şair olarak da yetkisinin sınırlarında yardımda bulunmuştur.
Sultan Mehmet II’nin sarayına gelen Boşnak çocukların arasında sonraki Davud Paşa Bogojeviç-Daudpaşiç de vardı. Fatih’in zamanında hiçbiri çok önemli devlet makamında bulunmamaktaydı. 15. yüzyılın son on yılında önemli bir makama geldi ve 1502 yılında Payitaht’ın vezirlerinden biri oldu. Davud Paşa, Sultan Mehmet II Fatih’in yakınındaki, onun sarayında gerekli eğitim alan ve aldığı bu eğitimi sonraki görevleri için kullanan bir kişi olarak tanındı.
Bosna Alaybeyi Davud Bey Alaybegoviç’le de benzer bir durum söz konusuydu. Tarihçi Peçevi’nin yazdığına göre Davud Bey bir zamanlar silahtar göreviyle Fatih Sultan’ın sarayında bulunmuştu. İstanbul’dayken imzaladığı evraklara Bosna’yı da ekliyordu. Bu hareketiyle herkese Bosna kökenli olduğunu gösteriyordu. Diğer Boşnaklar da aynı şekilde hareket ediyordu.
Sultan’ın yakın çevresinde Skender Paşa da vardı. Onun ne doğumu, ne de ailesi Bosna’da değildi. Ancak Bosna Sancağı’na Hicri 871 (1466-1467) yılında gelmiş ve Saraybosna’da görev yapmıştı. Saraybosna’da hanikah, kendine bir saray ve büyük bir kervansaray yaptırmıştı ve bu kervansarayda 11 dükkanı bulunuyordu. Bu dükkanlarda çeşitli mesleklerden zanaatkarlar çalışıyordu23. Muhtemelen başarılarından dolayı, Skender Paşa Payitaht tarafından 1477 yılında Bosna Sancakbeyi olarak atandı. Bu makamda 1480 yılına kadar çalıştı. 1480 yılında Sultan Mehmet II ona Rumeli Eyaleti Beylerbeyi görevini verdi24. Skender Paşa sonraki dönemde de Bosna Sancakbeyi görevinde kalmıştı. Onun soyu Bosna’da kalmaya devam etti. Bu Osmanlı ünlü büyüğü saygın Boşnak ailesi Skenderpasiç’in atasıydı.
Zikredilen ve diğerleri, şimdiye kadar daha az tanınan Boşnakların kiminin soyları Bosna’da asimile olarak Bosna beylik düzenine girip dolaylı ya da dolaysız Fatih Sultan Mehmet II’nin Bosna’yı ve Boşnak milletini tanımasında etkili oldular. Bunun için Mehmet II Fatih, Bosna topraklarını terk etmeden önce 1463 Haziran ayı ortalarında o zamana kadar İslam dinindeki halka vermediği çok önemli bir karar getirmesi şaşırtıcı değildir. Bu toprakların insanları ve baştakiler, kendi ülkelerini ve kimliklerini korumak amacıyla Ortaçağ Bosna Krallığı’nda ona karşı direnç gösteriyorlardı. Buna rağmen Fatih, Jajce çevresinde, önceden ya da o zamanlarda İslam dinine geçen bir grup Boşnağın isteklerini gerçekleştirdi. Onların istekleri, Hıristiyan çocukların yanında onların çocuklarının da Yeniçeri Ocağı’na alınmasıydı. Sonraki dönemde ve yıllarda Boşnak çocukları İstanbul’da eğitim görmeye başladılar. Zamanla bunların çoğu Osmanlı Devleti’nde çok önemli makamlara geldiler. Bu şekilde Sultan Mehmet II Fatih zamanında Boşnaklar, bazı kaynakların ifade ettiğinin aksine, 16. yüzyıldan sonra Osmanlı Devleti’nin en yüksek makamlarındaydılar.
Sultan Fatih’in Bosna ve Boşnakları iyi tanıması, bizi Bosna Fransiskenlerine iyi davranması konusunda aydınlatıyor. Bu, Fransiskenlerin başkanı Fra. Ancel Zvizdoviç’e ünlü Ahdnamesi’ni vermesinde de görülebilir. Ahdname, Milodraje’de 28 Mayıs 1463 tarihinde Sultan’ın verdiği yazıyla, Bosna’daki Katoliklere özel ve dini özgürlük garanti ediliyor. Ahdname, Bosna-Hersek’teki 415 yıllık doğrudan Osmanlı yönetimi zamanında geçerliydi.
Ortaçağ Bosna devletini büyük ölçüde fethedince, ölümüyle birlikte devletin devamı kaybolan Kral Stjepan Tomaseviç’i öldürünce, Bosna’dan Müslüman çocuklar Yeniçeri Ocakları’na kabul edilince ve Bosna Katolikleri’ne Ahdname verildikten sonra Fatih Sultan Mehmet II, buraya gelişinin askeri ve politik amaçlarına tamamen ulaştığını düşündü. Bosna’dan ayrılmadan Haziran ortalarında yeni fethedilmiş topraklarda yeni bir sancağın kurulmasına izin verdi. Bu sancak, Bosna Sancağı olarak biliniyor. Sultan’ın biyografisini yazan Dursun Bey, buna ilişkin olarak şunları yazıyor: “Bu kutsal mücadelede dört vilayet fethedilmiş. Sancakbeyi ve kadılar atanmış, maden ocaklarına eminler yerleştirilmiş reayaya şeriat vergisi (cizye) ödeme zorunluluğu getirilmiştir.”
Dursun Bey’in yazdığı “dört vilayet”, Bosna Kralı’nın toprakları, Pavloviç, Kovaçeviç ve Hersek Stjepan Kosaça’nın topraklarının bir kısmı olarak düşünülüyor. Payitaht’ın kararıyla ilk Bosna Sancakbeyi olarak Mehmet Bey Minetoviç görevlendirildi. Minetoviç, o zamana kadar Smederovo Sancağı’nı yönetiyordu. Sultan, Bosna sipahisinin ilk Alaybeyi olarak, Silahtarı Kara Davud Beyi atadı.
Sultan Mehmet II Fatih, Bosna’ya geldiği aynı yoldan İstanbul’a geri döndü. Dönerken bir kısım Boşnak’ı yayına aldı. Bunların bir kısmını imparatorluğun başkentine, bir kısmını ise Anadolu sancaklarına yerleştirdi.
Genel olarak bakıldığında, Sultan Mehmet II Fatih, Bosna ve Boşnakların o kadar ortak noktaları bulunmaktadır ve birbirlerine sayısız bağlarla bağlıdırlar ki, her bir bağın kendi başına Bosna-Hersek ve Türk tarihçilerinin çok ciddi araştırmalarının konusu olması gerekiyor.
ENES PELIDIJA
ANKARA, 4-8 EKİM 1999
III.CİLT I.KISIM
TTK 2002
bosnakmedya.com