Bakir İzzetbegoviç, Bosna’nın efsanevi lideri Aliya İzzetbegoviç’in oğlu. Savaştan 20 yıl sonra, hala işsizlik, yoksullukla mücadele eden, karmaşık siyasi sistem nedeniyle fiilen ve zihnen “mahsur” kalmış Bosna’daki Boşnakların bugünkü lideri.
‘Bilge Kral’ın oğlu
Babasının lakabı, “Bilge Kral”dı, onunsa henüz bir lakabı yok. Avrupa’nın göbeğinde, tüm dünyanın seyirci kaldığı, yüz binden fazla insanın ölümüne sebep olan, 1992-1995 arasındaki Bosna savaşında Boşnakların kahramanı ve Bosna-Hersek’in ilk cumhurbaşkanıydı Aliya İzzetbegoviç. Bakir ise onun 1956’da dünyaya gelen üçüncü çocuğu ve tek oğlu. 2010 yılından bu yana, Bosna Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Boşnak üyesi ve babasının kurduğu Demokratik Eylem Partisi’nin ikinci adamı.
Bakir İzzetbegoviç’in çocukluğu, ergenliği, gençliği hep babasının siyasi mücadelesine şahit olarak geçti. Savaş yıllarında babasının özel sekreterliğini yaptı.
Belki de siyasetteki belirsizliklere içsel bir tepki olarak somut bir dünyayı tercih etti, mimarlık eğitimi aldı. Bir röportajında söylediği sözler de, bu seçimin ispatı: “Siyaset zahmetli bir iştir, hiçbir zaman başladığınızı bitiremezsiniz. Her zaman, ardında görülebilir sonuçlar bırakan mühendislik işlerini daha çok sevmişimdir.”
Savaş Yılları
Savaş döneminde, eline silah alıp cephede savaşmadı ama kuşatılmış Saraybosna’da 300 bin kişinin hayatta kalmasını sağlayan 720 metrelik Saraybosna Umut Tüneli’nin inşasında görev aldı. O yıllarda şehrin hayat damarı olan tünel, 1993’te, Bosna ordusunun kontrolündeki iki bölgeyi birleştirmek üzere Saraybosna Havaalanı pistinin altında inşa edilmişti.
Yaklaşık dört yıl süren kuşatma boyunca, Saraybosna’ya her gün ortalama 329 bomba düştü. Zarar görmemiş neredeyse tek bir yapı kalmadı. Henüz 1992’de bağımsızlığını ilan eden Bosna Hersek’te, 1993 – 2001 yılları arasında, Saraybosna Şehircilik Enstitüsü’nün başında, yıkılmış kentin onarımını ve yeniden inşaasını organize etti.
Sivil toplumun pek çok farklı alanında aktifti. 2000 yılına dek, Saraybosna Futbol Klubü, Bosna Basketbol Klubü, Müslüman yardım kuruluşu ‘Merhamet’, Bosna-Hersek İslam Birliği Meclisi üyelikleri gibi sosyal faaliyetlerde etkin oldu.
Aktif Siyasete adım
2000 yılına gelindiğinde, önünde artık yeni bir yol vardı. Çok gönüllü olmasa da siyasete girdi. Aslında siyaseti sevmiyordu. Bir röportajda, siyasete giriş sebebini şöyle açıklıyordu:
“Siyaset hayatına babamın yanında olmak, ona yardımcı olabilmek için girdim çünkü Bosna-Hersek’teki ilk demokrat partiyi kurduğunda zaten yaşı ilerlemişti. Onun gidişinden sonra siyaset hayatını terk etmeyi veya hayatımda ikinci plana atmayı düşünüyordum. Bosna siyaset yaşamının öncüleri olan, Aliya’nın halefleri ile rekabet etmeye de niyetim yoktu, ama geçen zaman içinde benim siyasi değerlendirmelerimin onlarınkinden daha yerinde olduğunu fark ettim. Boşnak liderlerin isabetsiz strateji ve taktikleri yüzünden önemli reformların başarısız olması üzerine, daha etkili bir makama gelmeye, gelecek fırsatların kaçırılmamasını sağlamaya karar verdim.”
Boşnakların yeni lideri
Babasının gölgesindeki bir genç adam değil de, bir “lider adayı” olarak siyasete yeniden ısındığı adres elbette babasının kurucusu olduğu Demokratik Eylem Partisi’ydi (SDA). İki dönem bölgesel meclislerde görev aldı, 2006’da Bosna Hersek Parlamentosuna seçildi. 2009’da parti içi seçimlerde, liderlik için yarıştı ama başarısız oldu. Bir dönem Demokratik Eylem Partisi’nin (SDA) başkanlığını yürütse de, çoğu zaman babası kadar “aktif” bulunmuyordu. Babası kadar karizmatik bir politik imaj sergilemediği, popülaritesinin çok yüksek olmadığı, adının çeşitli yolsuzluk iddialarıyla gündeme geldiği özellikle bu dönemlerde sıkça yazıldı.
Bu olumsuz eleştiriler, siyasi kariyerinin zirvesine tırmanmasına engel olamadı. 1995’te savaşı sona erdiren ancak ülkeyi politik bir düğümle baş başa bırakan Dayton Anlaşması’nın ürünü, Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Boşnak üyesi olarak seçildiğinde, tarih 2010’du. Ülkedeki üç etnik (Boşnak, Hırvat, Sırp) grubun liderlerinin dönüşümlü olarak ülkeyi yöneteceği bir Konseydi bu.
Bakir İzzetbegoviç 2010’dan bu yana, babasının yıllarca çalıştığı odada, onun masasında oturuyor. Yapılacaklar listesinin en başındaysa, AB ve NATO üyeliklerine ek olarak ekonominin düzeltilmesi var. Ancak bu konularda pek bir gelişme yok. 3 yıllık karnesindeki en büyük artılardan biriyse, Bosna-Hersek’i terk edip başka ülkelerin vatandaşlığını alan, çoğu Batı’da bulunan, sayısı neredeyse bir milyonu bulan, dünyanın dört bir yanındaki Bosnalıların vatandaşlıklarını kaybetmelerine engel olması.
İzzetbegoviç, dış politikada da etkin olmaya, yeni bir çizgi çizmeye çalışıyor. Bu doğrultuda, savaştan sonra ilk kez, 2013’ün Nisan ayında, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’a gitti. Türkiye ile ilişkilerse çok iyi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için “Bosna Hersek’in kanıtlanmış dostu” diyor, babasının ölüm döşeğinde Bosna’nın varlığını Başbakan Erdoğan’a emanet ettiğini hatırlatıyor. 2010’da Türkiye’nin öncülüğünde, Bosna Hersek, Hırvatistan ve Sırbistan arasında düzenlenen üçlü danışma toplantıları, Bosna Hersek’e geçen yıl verilen 100 milyar euroluk kredi, İzzetbegoviç’in bu yılki Türkiye ziyaretinde en sıcak şekilde ağırlanması, Cumhurbaşkanı Gül ile birlikte Cuma namazı kılmaları, emanete hıyanet edilmediğinin açık göstergeleri.
Ancak bu yakın ilişki, Boşnak liderin zaman zaman eleştirilmesine de sebep oluyor. Türkiye’nin bölgedeki aktif politikalarını neo-Osmanlıcılık olarak tanımlayan bazı kesimler, İzzetbegoviç’i Boşnakları Türk tebaası yapmakla itham ediyor.
Bosna Hersek’te seçimler seneye. Bakir İzzetbegoviç’in önündeyse, işsizlik, yoksulluk, Boşnaklar ile Sırplar arasında giderek artan sorunlar, Hırvatların üçüncü bir özerk birim olma talepleri, devlet mekanizmalarının karar alma süreçlerindeki tıkanıklık, mevcut düzenin değişimine karşı gösterilen direnç gibi sorunlardan oluşan uzun bir liste duruyor. Sırtında her zaman ağır bir yük olarak tanımladığı soyadı, onu bugünlere getirdi. Onun Bosna yakın tarihine bırakacağı izleri zaman gösterecek.
Kaynak: AJ