Ne zaman bir “Bosna” bahsi olsa, aklımız gider, yerini bir duygusal tufan, bir hüzün alır. Bosna bize, Boşnaklardan daha fazla katliamları hatırlatır, “Osmanlı Bakiyesi,” “Evlad-ı Fatihan”ı hatırlatır, Sarı Saltuk’un dervişlerini hatırlatır, Ayvaz Dede’yi hatırlatır. Yani Bosna’yı gezer, severiz; ama Bosna’da kendimizi görürüz, Osmanlıyı, kaybolan ihtişamı, Türkiye’nin varlığını görürüz. Cümleler arasında, dükkân isimlerinde, yer isimlerinde, özel isimlerde Türkçeyi arar, Türkiye’yi ararız. …
Devamı oku