1 Mart 1992’de bağımsızlığını ilan eden Bosna-Hersek, savaşı sonlandıran Dayton Anlaşmasıyla oluşturulan yeni sistmede istikrarını sağlamaya çalışıyor. Al Jazeera’ya konuşan Cumhurbaşkanlığı Konseyi eski üyesi Eyüp Ganiç ilerleme için gerekli yeni modelleri anlatıyor.
Bundan 22 yıl önce, Avrupa’nın göbeğindeki Bosna-Hersek milliyetçi söylemlerin arttığı Yugoslavya’dan ayrılma kararı almıştı. Slovenya ve Hırvatistan’dan sonra o da bağımsızlığı kazanmak istiyordu.
Bugün savaş suçlarından yargılanan eski Sırp Demokrat Partisi (SDS) Başkanı Radovan Karaciç meclisteki konuşmasında, “Bu yaptığınız iyi bir şey değil. Bosna-Hersek’i yürütmek istediğiniz yol Slovenya ve Hırvatistan’ın da geçtiği cehennem ve ölüm yoludur. Sanmayınız ki Bosna cehennemi tatmayacak, halkı da belki yok olacak” demişti.
Bosna-Hersek Cumhuriyeti Başkanı Aliya İzzetbegoviç ise “Karaciç’in mesajını aktarma biçimi, bizim ve başkanlarının da neden Yugoslavya’da kalmak istemediğini belki de en iyi şekilde açıklıyor. Sanırım Sırp halkı dışında bunu kimse istemiyor” şeklinde konuşmuştu.
1 Mart tarihlerinde yapılan referandumla halka “İçinde Müslüman, Sırp, Hırvat ve diğer halkların mensuplarının yaşadığı, eşit vatandaşların devleti, egemen Bosna-Hersek’ten yana mısınız?” sorusu soruldu. Referanduma katılan yüzde 64’lük kesimden yüzde 99,44’ü ‘Evet’ dedi.
Bağımsızlık yaklaşık dört yıl sürcek ağır bir savaşı da beraberinde getirdi.
Modern savaş tarihinin en uzun kuşatması
Başkent Saraybosna’da 6 Nisan 1992 günü düzenlenen barış eyleminde ilk kurban verildi. O, 23 yaşındaki tıp öğrencisi Suada Dilberoviç’ti.
Aynı gün Avrupa Birliği Bosna-Hersek’in bağımsızlığını kabul etmişti ancak bu işgalci güçler için bir engel değildi.
Saraybosna, 1425 gün sürecek modern savaş tarihinin en uzun kuşatmasını yaşamaya başladı.
Ülke genelinde 100 binden fazla insan öldürüldü, 10 bini çocuktu. Net sayı bilinmese de yaklaşık 50 bin kadının tecavüze uğradığı da tahmin ediliyor.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın en büyük mülteci krizi de Bosna-Hersek savaşı zamanında yaşandı. Dört milyonluk nüfusun yarısı mülteci durumuna düştü.
Sırp ve Hırvat birliklerinin ülkenin farklı bölgelerinde uyguladıkları katliamlar da tarih listesinde tek tek yerini aldı. Şüphesiz katliamların en büyüğü Birleşmiş Milletler tarafından ‘güvenli bölge’ ilan edilen Srebrenitsa Soykırımı oldu. İki gün içerisinde burada yaklaşık 10 bin sivil erkek öldürüldü.
1991’de tüm Yugoslavya için silah amargosu uygulama kararı alan BM, Mayıs 1992’de üyesi kabul ettiği Bosna-Hersek’in üzerinden de ambargoyu kaldırmadı.
İşgalçi güç Sırbistan’ın elinde ise, o dönemde Avrupa’nın dördüncü büyük orudusu olan Yugoslavya Silahlı Kuvvetleri’nin (JNA) askeri gücü vardı.
İngiliz Tarihçi Noel Malcolm bu durum için “Bosna Silahlı Kuvvetleri için silah ambargosu idam cezasına eş değerdi” ifadesini kullanıyor.
Kasım 1995 tarihinde Amerika’nın Dayton kentinde Bosna-Hersek’ten Aliya İzzetbegoviç, Sırbistan’dan Slobodan Miloşeviç ve Hırvatistan’dan Franyo Tucman savaşı sonlandıracak ateşkes anlaşmasını imzaladılar. Bu anlaşma bugün de geçerli olan Bosna-Hersek anayasasının temellerini oluşturdu.
‘Etnik kimlik’ üzerine kurulmuş yeni sistemle Bosna-Hersek devleti iki ana siyasi birime (entiteye) bölündü; %80’den fazla Sırp nüfuslu Sırp Cumhuriyeti ve Hırvat ile Boşnakların ortak kullanımına sunulan Federasyon bölgesi. Federasyon ayrıca ayrı ayrı bakanlıkları olan on idari birime (kanton) ayrıldı.
‘Mevcut sistem yapılandırılmalı’
Al Jazeera’ya konuşan 1990-1995 yıllarındaki Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi Eyüp Ganiç mevcut anayasaya bağlı ülkenin hala siyasi ve ekonomik geçiş döneminde bulunuduğunu, ite kaka ilerleyebildiğini söylüyor.
Ganiç’e göre, “Dayton Anlaşması savaşı durdurdu ancak bir anlamda ülkenin ilerlemesini de durdurdu. Çünkü ilk fikir, iki-üç yıl içinde mültecilerin dönmesi ve yapının sadeleştirilmesi, değişmesiydi. Ancak, ne yazık ki, hiçbiri yeterli yapılmadı ve devlet yapısı tıkandı. Sanırım 1995 yılında ameliyatı gerçekleştiren, bu anlaşmayı dizayn eden cerrahların tekrar eldivenlerini takıp devletin ilerlemesi için yapıyı yeniden tasarlamaları, düzeltmeleri gerekiyor.”
Ganiç, Bosna’nın istikararını ise NATO üyeliğine bağlıyor.
“Bizim ana problemimiz NATO üyesi olmamamız, bu da etraftan baskıya sebep oluyor, özellikle de dolaylı yoldan Bosna-Hersek’in istikrarını bozan Sırbistan’dan. NATO üyeliği bize istikrar sağlar, bu da Balkanlar’ın ekonomik anlamda ilerlemesi için şart.”
Tüm ülkede kutlanmayan Bağımsızlık Günü
1 Mart Bosna-Hersek Bağımsızlık Günü ülke genelinde kutlanmıyor. Cumhurbaşkanlık Konseyi’nin Sırp Üyesi Neboyşa Radmanoviç resepsyonlara katılmıyor.
Sırp Cumhuriyeti entitesinde 1 Mart günü savaşın başladığı tarih olarak görüyor. Sırp entitesi Başkanı Milorad Dodik, “Tarihin bu kara günü asla Sırp Cumhuriyeti’nde anılmayacaktır” diyor.
Cumhurbaşkanlık Konseyi Boşnak Üyesi Bakir İzzetbegoviç, dün akşamki Bağımsızlık Günü resepsyonunda, “Bosna Hersek’in her bölgesinde kutlanmamasına rağmen, o da bir gün olacak umuduyla bugünü kutlamak lazım. Gelecek sene Bosna savaşının bitmesinin 20. yılı olacak. Ülkemizin bu dönem içerisinde yaşadığı tüm acıların ardından demokratik ve istikrarlı bir döneme gireceğinden eminim” şeklinde konuştu.
Kaynak: Al Jazeera